Müttefiklikten Varoluşsal Düşmanlığa
Bugün Orta Doğu’nun en belirleyici ve tehlikeli rekabetlerinden biri olan İsrail-İran düşmanlığı, tarihsel olarak kaçınılmaz bir olgu değildi. Aksine, mevcut çatışmanın kökenleri, 20. yüzyılın ikinci yarısında stratejik bir ortaklıktan, ideolojik ve jeopolitik bir kopuşla varoluşsal bir düşmanlığa evrilen karmaşık bir süreçte yatmaktadır. Bu dönüşümü anlamak, günümüzdeki gölge savaşlarının, nükleer gerilimin ve doğrudan askeri çatışmaların temel dinamiklerini kavramak için elzemdir.
Şah Dönemi: Stratejik Ortaklık ve “Çevre Doktrini”
1979 İslam Devrimi öncesinde, Şah Muhammed Rıza Pehlevi yönetimindeki İran ile İsrail arasında şaşırtıcı derecede yakın ve pragmatik bir ilişki mevcuttu. Bu ittifak, her iki ülkenin de bölgedeki ortak tehdit algılarına dayanıyordu: Arap milliyetçiliğinin yükselişi ve Sovyetler Birliği’nin artan nüfuzu. İsrail için bu ilişki, kurucu lideri David Ben-Gurion tarafından geliştirilen “Çevre Doktrini” (Periphery Doctrine) çerçevesinde hayati bir öneme sahipti. Bu doktrin, İsrail’in kendisini çevreleyen hasım Arap devletlerine karşı, bölgedeki Arap olmayan güçlerle (Türkiye ve İran gibi) stratejik ittifaklar kurmasını öngörüyordu.
Bu dönemde iki ülke arasındaki işbirliği çok yönlüydü. İran, Türkiye’den sonra İsrail’i tanıyan ikinci Müslüman çoğunluklu ülke olmuştu. Ekonomik alanda İsrail, petrol ihtiyacının önemli bir kısmını İran’dan karşılarken , askeri ve istihbari alanda ilişkiler daha da derindi. İsrail’in istihbarat servisi MOSSAD ile İran’ın kötü şöhretli gizli servisi SAVAK arasında, özellikle solcu muhaliflere ve Sovyet etkisine karşı yakın bir işbirliği vardı. Bu stratejik ortaklık, iki ülkeyi Soğuk Savaş’ın bölgesel satranç tahtasında fiili müttefikler haline getirmişti.
1979 İslam Devrimi: İdeolojik Kopuş ve “Küçük Şeytan” Söylemi
Ayetullah Ruhullah Humeyni liderliğinde gerçekleşen 1979 İslam Devrimi, bu stratejik ortaklığı kökünden yıkarak ilişkilerde radikal bir kırılmaya yol açtı. Devrimin temel ideolojisi, Şah rejiminin Batı ile olan tüm bağlarını reddetmek üzerine kuruluydu. Bu çerçevede, ABD “Büyük Şeytan” olarak tanımlanırken, onun bölgedeki en yakın müttefiki olan İsrail de “Küçük Şeytan” ve gayrimeşru bir “Siyonist oluşum” olarak etiketlendi.
Bu ideolojik dönüşüm, hızla somut politikalara döküldü. İran, İsrail ile tüm diplomatik, ticari ve askeri ilişkilerini kesti. Bu kopuşun en sembolik adımı, Tahran’daki İsrail Büyükelçiliği’nin kapatılarak binasının ve anahtarlarının Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) lideri Yaser Arafat’a devredilmesi oldu. Bu hamle, yeni İran rejiminin dış politikasının merkezine Filistin davasını yerleştirdiğini ve İsrail karşıtlığını, rejimin kurucu kimliğinin ve bölgesel meşruiyet arayışının ayrılmaz bir parçası haline getirdiğini dünyaya ilan ediyordu.
Soğuk Savaş Sonrası Yeni Dinamikler: Düşmanlığın Yapısallaşması
1979 Devrimi ile başlayan ideolojik düşmanlık, 1990’larda Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve bölgesel güç dengelerinin değişmesiyle birlikte yapısal ve jeopolitik bir rekabete dönüştü. Sovyetler Birliği’nin dağılması ve özellikle Saddam Hüseyin liderliğindeki Irak’ın 1991 Körfez Savaşı’nda zayıflatılması, her iki ülke için de ortak bir tehdit algısını ortadan kaldırdı. Daha önce İran-Irak Savaşı sırasında, “düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığıyla perde arkasında devam eden sınırlı ve dolaylı temaslar (örneğin, ABD ve İsrail’in dahil olduğu Irangate skandalı) bu dönemde tamamen anlamını yitirdi.
Ortak tehditlerin ortadan kalkmasıyla oluşan stratejik boşluk, İran ve İsrail’i birbirlerini birincil bölgesel rakip olarak görmeye itti. Düşmanlık artık sadece apokaliptik söylemlerden ibaret değildi; aynı zamanda Orta Doğu’da hegemonya kurma mücadelesinin ana ekseni haline geldi. Bazı analizlere göre, bölgedeki hegemonik güçlerin (özellikle ABD’nin) varlıklarını sürdürebilmeleri için yeni düşmanlıkların üretilmesi gerekiyordu ve İran-İsrail rekabeti bu amaca hizmet etti. Böylece, 1979’daki ideolojik kopuş, 1990’lardaki stratejik güç boşluğuyla birleşerek günümüzdeki derin, çok katmanlı ve çözümü zor düşmanlığın temellerini attı.
Vekâlet Savaşı Doktrinleri ve Asimetrik Mücadele Alanları
İran ve İsrail arasındaki on yıllardır süren çatışma, büyük ölçüde doğrudan bir savaştan kaçınarak, dolaylı yöntemlerle yürütülen bir mücadele olmuştur. Her iki taraf da kendi stratejik hedeflerine ulaşmak için özgün doktrinler geliştirmiştir. İran’ın “Direniş Ekseni” stratejisi, çatışmayı kendi sınırlarından uzakta tutmayı hedeflerken; İsrail’in “Sürekli Kampanya” doktrini, İran’ın bölgesel nüfuzunu ve askeri kapasitesini sürekli olarak aşındırmayı amaçlamaktadır. Bu asimetrik mücadele, Orta Doğu’yu istikrarsızlaştıran bir vekâlet savaşları ağına dönüştürmüştür.
İran’ın “Direniş Ekseni” (Axis of Resistance): Bölgesel Nüfuz ve Derin Savunma
1979 Devrimi’nin ardından benimsediği “devrim ihracı” politikası doğrultusunda İran, bölgedeki Şii ve müttefik grupları destekleyerek kendine bağlı bir nüfuz alanı inşa etmeye başladı. Zamanla bu strateji, “Direniş Ekseni” olarak bilinen ve Lübnan’daki Hizbullah, Filistin’deki Hamas ve İslami Cihad, Yemen’deki Husiler ile Irak ve Suriye’deki çeşitli Şii milis gruplarını kapsayan karmaşık bir vekil ağına dönüştü.
İran, bu gruplara Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Kudüs Gücü aracılığıyla kapsamlı destek sağlamaktadır. Bu destek; finansal yardımdan askeri eğitime, gelişmiş silah sistemlerinin (balistik füzeler, hassas güdümlü roketler ve insansız hava araçları-İHA) transferinden stratejik danışmanlığa kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Bu stratejinin temel amacı, İsrail’i birden fazla cephede sürekli bir tehdit altında tutarak yıpratmaktır. İran için bu bir “ileri savunma” veya “stratejik derinlik” doktrinidir. Çatışmayı kendi topraklarından yüzlerce kilometre uzağa taşıyarak, olası bir doğrudan saldırının maliyetini ve riskini en aza indirmeyi ve İsrail’e karşı asimetrik bir caydırıcılık sağlamayı hedefler.
İsrail’in “Sürekli Kampanya” (The Campaign Between the Wars – CBW)
İsrail, İran’ın vekil güçler aracılığıyla, özellikle Suriye’de kalıcı bir askeri cephe oluşturmasını ve Lübnan’daki Hizbullah’a oyun değiştirici silahlar (örneğin hassas güdümlü füzeler) sevk etmesini engellemek amacıyla “Sürekli Kampanya” (İbranice: MABAM) olarak adlandırılan proaktif bir askeri doktrin uygulamaktadır. Bu strateji, tam ölçekli bir savaşa girmeden, sürekli, düşük yoğunluklu ve genellikle inkâr edilen askeri operasyonlarla düşmanın yeteneklerini sistematik olarak aşındırmayı ve kırmızı çizgilerin aşılmasını önlemeyi amaçlar.
Bu doktrin kapsamında İsrail Hava Kuvvetleri, son on yılda Suriye ve zaman zaman Irak’taki İran bağlantılı hedeflere yüzlerce hava saldırısı düzenlemiştir. Bu saldırılarda İran’a ait silah depoları, komuta kontrol merkezleri, lojistik hatlar ve Devrim Muhafızları personeli hedef alınmıştır. Hedefli suikastlar da bu stratejinin önemli bir bileşenidir. Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin 2020’de ABD tarafından (İsrail istihbarat desteğiyle) öldürülmesi, İran’ın nükleer programının kilit ismi Muhsin Fahrizade’nin Tahran’da bir suikasta kurban gitmesi ve 1 Nisan 2024’te Şam’daki İran konsolosluğunda üst düzey generallerin hedef alınması, CBW doktrininin en cüretkâr örnekleridir.
Karşılıklı İnkâr ve Söylem Savaşı: Kimin Vekili?
Vekâlet savaşının askeri boyutu kadar önemli olan bir diğer cephe ise söylem savaşıdır. Her iki taraf da kendi eylemlerini meşrulaştırırken, karşı tarafın eylemlerini gayrimeşru kılmak için yoğun bir propaganda faaliyeti yürütmektedir.
- İsrail’in Argümanı: İsrail, Hizbullah, Hamas ve Husiler gibi grupların otonom aktörler olmadığını, tamamen Tahran tarafından yönetilen, finanse edilen ve silahlandırılan “vekiller” (proxy) olduğunu savunur. Bu teze göre, bu grupların gerçekleştirdiği her saldırı (2006 Lübnan Savaşı, 7 Ekim Hamas saldırısı veya Husilerin Kızıldeniz’deki eylemleri gibi) aslında İran’ın bir saldırısıdır ve bu eylemlerden doğrudan İran rejimi sorumludur.
- İran’ın Karşı Argümanı: İran ise bu iddiaları reddetmektedir. Tahran yönetimi, bu gruplara siyasi ve manevi destek verdiğini kabul etmekle birlikte, onların operasyonel kararlarını kontrol ettiği veya emir verdiği tezini kabul etmez. İran, bu yapıları “bağımsız direniş hareketleri” olarak tanımlar ve bölgedeki tüm istikrarsızlığın temel kaynağının İsrail’in “işgalci, yayılmacı ve saldırgan” politikaları olduğunu öne sürer. İran’a göre İsrail, kendi saldırganlığını meşrulaştırmak ve dikkatleri Filistin sorunundan uzaklaştırmak için “İran tehdidi”ni bir bahane olarak kullanmaktadır.
Bu vekâlet savaşı dinamiği, her iki taraf için de rasyonel bir stratejik tercih gibi görünse de, doğası gereği tırmanma riski yüksek ve kontrolü zor bir denge oyunudur. İran için vekiller, konvansiyonel olarak çok daha güçlü olan İsrail ve ABD’ye karşı düşük maliyetli ve “makul inkâr edilebilirlik” perdesi altında asimetrik bir baskı kurma imkânı sunar. İsrail için ise CBW doktrini, topyekûn bir savaştan kaçınarak bu tehdit ağını “yönetmek” ve “çim biçmek” için tasarlanmıştır. Ancak bu “kontrollü” çatışma, bir tarafın diğerinin kırmızı çizgisini yanlış hesaplamasıyla her an kontrolden çıkma potansiyeli taşır. Nitekim İsrail’in Şam’daki konsolosluk saldırısını CBW kapsamında rutin bir operasyon olarak görmesi, ancak İran’ın bunu kendi egemen toprağına doğrudan bir saldırı olarak algılaması, vekâlet savaşından doğrudan çatışmaya geçişi tetikleyen bir yanlış hesaplama olmuştur. Bu durum, vekâlet savaşının bir savaş önleme mekanizması değil, savaşı erteleyen ve dönüştüren, ancak nihayetinde daha büyük bir patlama riskini biriktiren bir strateji olduğunu göstermektedir.

İç Politika Dinamikleri ve Dış Düşmanın Araçsallaştırılması
İsrail-İran gerilimi, sadece jeopolitik ve askeri stratejilerin bir sonucu değildir; aynı zamanda her iki ülkenin iç politika dinamiklerinden de derinlemesine beslenmektedir. Hem Tel Aviv’deki hükümetler hem de Tahran’daki rejim, dış düşmanlık söylemini ve çatışma halini, iç siyasetteki sıkışıklıkları aşmak, kamuoyunu konsolide etmek ve kendi meşruiyetlerini pekiştirmek için bir araç olarak kullanmaktadır. Bu durum, iki ülke arasında bir tür “karşılıklı bağımlılık” ilişkisi yaratarak, barışçıl çözümlerin önündeki en büyük engellerden birini teşkil etmektedir.
İsrail: Netanyahu ve “Güvenlikleştirme” Politikası
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, uzun yıllara yayılan iktidarı boyunca İran tehdidini iç politikanın merkezine yerleştiren bir strateji izlemiştir. Bu, siyasi bir konuyu varoluşsal bir güvenlik tehdidi olarak sunarak olağanüstü önlemleri meşrulaştırma ve siyasi rakipleri marjinalleştirme amacı güden bir “güvenlikleştirme” (securitization) politikasıdır. Netanyahu, özellikle hakkındaki yolsuzluk davaları, koalisyon hükümetleri içindeki krizler veya geniş çaplı halk protestoları gibi siyasi olarak zorlandığı dönemlerde, İran’a yönelik sert söylemlerini ve askeri hamlelerini artırma eğilimindedir.
İran’a yönelik askeri operasyonlar, dikkati yolsuzluk, ekonomik sıkıntılar ve Gazze’deki rehineler gibi iç sorunlardan uzaklaştırmak ve parçalanmış kamuoyunu “ulusal birlik” ve “varoluşsal tehdit” söylemi etrafında birleştirmek için bir “can simidi” işlevi görmektedir. Nitekim, Haziran 2025’teki doğrudan çatışmaların ardından İsrail’de yapılan anketler, İsrailli Yahudilerin %83’ünün hükümetin İran operasyonunu desteklediğini göstermiştir. Bu, güvenlikleştirme stratejisinin en azından kısa vadede kamuoyu desteğini mobilize etmede başarılı olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak bu destek, Netanyahu’nun diğer konulardaki başarısızlıklarına yönelik eleştirileri tamamen ortadan kaldırmamaktadır.
İran: Rejimin Bekası ve “Anti-Siyonist” Kimlik
İran’daki teokratik rejim de benzer bir şekilde, kuruluşundan bu yana meşruiyetinin önemli bir kısmını devrimci, anti-emperyalist ve özellikle anti-Siyonist kimliğine dayandırmaktadır. Yıllardır süren ağır ekonomik yaptırımlar, yüksek enflasyon, işsizlik ve 2022’deki Mehsa Emini protestoları gibi rejim karşıtı kitlesel hareketlerin yarattığı derin toplumsal hoşnutsuzluk karşısında, rejim İsrail düşmanlığını birleştirici bir çimento olarak kullanmaktadır.
Dış tehdit algısı, bir yandan iç baskıyı ve muhalif seslerin “dış güçlerin ajanı” olarak damgalanarak bastırılmasını meşrulaştırırken, diğer yandan halkı ortak bir düşmana karşı seferber etmeyi amaçlar. İsrail’in saldırılarının ardından Tahran’daki İnkılap Meydanı’nda düzenlenen rejim yanlısı gösteriler ve “zafer” kutlamaları, yönetimin bu dış çatışmayı halk desteğini yeniden kazanmak ve rejimin gücünü göstermek için nasıl araçsallaştırdığının tipik bir örneğidir. Bu durum, her iki ülkedeki sertlik yanlısı kanatların varlıklarını ve güçlerini, diğer tarafın varlığına ve yarattığı tehdide borçlu olduğu simbiyotik bir ilişki yaratmaktadır. İsrail’in bir saldırısı, İran’daki Devrim Muhafızları gibi güvenlik aygıtlarının önemini ve bütçesini artırırken, İran’ın bir misillemesi de İsrail’deki güvenlikçi politikaları ve Netanyahu gibi liderleri haklı çıkarmaktadır. Bu kısır döngü, çatışmanın rasyonel devlet çıkarlarının ötesine geçerek her iki ülkenin iç siyasi yapılarının bir parçası haline geldiğini ve de-eskalasyon çabalarını baltaladığını göstermektedir.
Stratejik Caydırıcılık ve Nükleer Eşik
İsrail-İran çatışmasının en tehlikeli ve küresel güvenliği en çok ilgilendiren boyutu, stratejik caydırıcılık ve nükleer silahlanma etrafında şekillenen mücadeledir. İran’ın nükleer programı, rejimin bekası için nihai bir güvence arayışı olarak görülürken, İsrail için bu durum varoluşsal bir tehdit anlamına gelmektedir. Bu karşılıklı algılar, tarafları sürekli olarak karşı hamle yapmaya iten tehlikeli bir “caydırıcılık ikilemi” yaratmakta ve bölgeyi nükleer bir savaşın eşiğinde tutmaktadır.
İran’ın Nükleer Programı: Nihai Caydırıcılık Arayışı
İran’ın nükleer programı, kökeni Şah döneminde ABD’nin “Barış için Atom” programı desteğiyle sivil amaçlarla atılmış olsa da, 1979 Devrimi ve özellikle 1980-88 İran-Irak Savaşı’nın ardından stratejik bir boyut kazanmıştır. İran yönetimi, programının tamamen barışçıl enerji üretimi ve tıbbi amaçlar taşıdığını ısrarla savunmaktadır. Ancak, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) raporları, İran’ın nükleer bomba üretimi için gerekli olan %90 saflık seviyesine yakın, yüksek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum stokladığını ve nükleer silah yapmaya yetecek miktarda malzemeye sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu durum, İran’ı fiilen bir “nükleer eşik devleti” konumuna getirmektedir. Tahran için nükleer kapasiteye sahip olmak, sadece bir silahlanma hedefi değil, aynı zamanda ABD ve İsrail gibi hasımlarının olası bir rejim değişikliği operasyonuna veya büyük bir askeri saldırısına karşı nihai bir sigorta poliçesidir. Bu, rejimin bekasını garanti altına almayı amaçlayan stratejik bir caydırıcılık aracıdır.
İsrail’in “Begin Doktrini” ve Önleyici Saldırı Tehdidi
İsrail, 1981 yılında Irak’ın Osirak nükleer reaktörüne düzenlediği hava saldırısıyla ortaya koyduğu ve “Begin Doktrini” olarak bilinen bir güvenlik politikasına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu doktrin, bölgedeki hasım bir devletin nükleer silah elde etmesinin, askeri güç de dahil olmak üzere her türlü yolla engellenmesini öngörür. İsrail, nükleer silah sahibi bir İran’ı kendi varlığına yönelik “varoluşsal bir tehdit” olarak görmektedir ve bu senaryonun gerçekleşmesine asla izin vermeyeceğini defalarca deklare etmiştir.
Bu çerçevede İsrail, İran’ın nükleer programını durdurmak veya en azından yavaşlatmak için çok katmanlı bir strateji izlemektedir. Bu strateji; diplomatik baskı, ekonomik yaptırımların teşviki, siber saldırılar (2010’daki Stuxnet virüsü gibi), nükleer tesislerde sabotaj eylemleri, kilit bilim insanlarına yönelik suikastlar ve son olarak Haziran 2025’te görüldüğü gibi doğrudan askeri saldırıları içermektedir.
Balistik Füzeler: Asimetrik Dengenin Anahtarı
İran, 1979’dan beri uygulanan silah ambargoları nedeniyle konvansiyonel hava kuvvetlerinin (çoğunlukla eski model Amerikan ve Sovyet uçaklarından oluşan) zayıflığını ve teknolojik geri kalmışlığını telafi etmek için balistik füze programına devasa yatırımlar yapmıştır. Shahab, Sejil, Hürremşehr gibi farklı menzillerde ve kapasitelerdeki füzelerden oluşan bu envanter, İran’ın asimetrik caydırıcılık stratejisinin bel kemiğini oluşturur.
Bu füzeler, İsrail’in Iron Dome, David’s Sling ve Arrow gibi dünyanın en gelişmiş çok katmanlı hava savunma sistemlerine sahip olmasına rağmen, büyük sayılarda fırlatıldıklarında bir kısmının bu savunmayı delme potansiyeli taşır. Nisan 2024 ve Haziran 2025’teki doğrudan saldırılar, İran’ın bu kapasitesini test etme ve gösterme amacı taşıyordu. Füze programı, İran’a İsrail topraklarını doğrudan vurma yeteneği kazandırarak, çatışmadaki asimetrik dengeyi bir miktar kendi lehine çevirmesine ve İsrail’in saldırganlığını caydırmasına olanak tanımaktadır. Bu durum, her iki tarafı da sürekli olarak daha tehlikeli adımlar atmaya zorlayan bir caydırıcılık sarmalı yaratmaktadır: İran’ın nükleer programdaki her adımı, İsrail’in önleyici saldırı ihtimalini artırmakta; İsrail’in her sabotaj veya saldırısı ise İran’ı nükleer caydırıcılığın daha da gerekli olduğuna ikna etmektedir.

Gölge Savaşından Açık Çatışmaya: Yeni Çatışma Evresi (2010-2025)
İsrail ve İran arasındaki rekabet, son on beş yılda giderek daha tehlikeli ve sofistike yöntemlerle yürütülen bir “gölge savaşına” dönüştü. Bu dönem, siber saldırılar, gizli sabotaj eylemleri ve hedefli suikastlarla karakterize oldu. Ancak 2024-2025 yıllarında yaşanan gelişmeler, bu örtülü çatışmanın perdesini yırtarak tarafları on yıllardır kaçındıkları doğrudan askeri çatışmanın eşiğine getirdi. Bu kırılma, vekâlet savaşları ve gölge operasyonlar stratejisinin sürdürülemez hale geldiğini ve kontrol edilemez bir tırmanma sarmalına yol açtığını gözler önüne serdi.
Gölge Savaşının Derinleşmesi: Siber Alan ve Gizli Operasyonlar
Çatışma, 2010’lardan itibaren fiziksel alanın yanı sıra dijital alanda da yoğunlaştı. Bu siber savaşın en bilinen ve en çarpıcı örneği, 2010 yılında İran’ın Natanz nükleer tesisindeki binlerce santrifüje fiziksel zarar veren Stuxnet bilgisayar virüsüdür. Bu karmaşık saldırının arkasında ABD ve İsrail istihbarat birimlerinin olduğu yaygın olarak kabul edilmektedir. Buna karşılık İran destekli hacker gruplarının da İsrail’in su şebekeleri, bankacılık sistemleri ve devlet kurumları gibi kritik altyapılarını hedef alan siber saldırılar düzenlediği rapor edilmiştir.
Gölge savaşı sadece siber alanda kalmadı. İsrail’in, İran’ın nükleer ve askeri programlarını yavaşlatmak amacıyla İran toprakları içinde bir dizi gizli operasyon ve sabotaj eylemi yürüttüğü iddiaları güçlendi. 2020 yılında İran’ın nükleer programının babası olarak kabul edilen Muhsin Fahrizade’nin Tahran yakınlarında uzaktan kumandalı bir makineli tüfekle öldürülmesi ve nükleer tesislerde meydana gelen şüpheli patlama ve yangınlar , bu gizli operasyonların en somut örnekleri olarak görülmektedir. Aynı zamanda, her iki taraf da birbirine karşı yoğun bir istihbarat savaşı yürütmektedir. İsrail’in 2018’de İran’ın gizli nükleer arşivini Tahran’dan çaldığını duyurması veya İran’ın İsrail’in nükleer programına dair hassas belgeleri ele geçirdiğini iddia etmesi, bu görünmez savaşın birer parçasıdır.
2024-2025 Kırılması: Doğrudan Askeri Temas
Yıllardır süren örtülü çatışma, 2024 yılında dramatik bir şekilde açık bir çatışmaya dönüştü. Bu dönüşümün tetikleyicisi, 1 Nisan 2024’te İsrail’in, Şam’daki İran konsolosluk binasını bir hava saldırısıyla vurarak aralarında iki generalin de bulunduğu üst düzey Devrim Muhafızları komutanlarını öldürmesi oldu. Diplomatik misyonların dokunulmazlığı ilkesini ihlal eden bu saldırı, İran tarafından kendi egemen toprağına yapılmış doğrudan bir savaş eylemi olarak kabul edildi ve misilleme yapılacağı ilan edildi.
Bu ilanın ardından İran, 13 Nisan 2024’te “Sadık Vaat” adını verdiği operasyonla, tarihinde ilk kez kendi topraklarından İsrail’e yönelik yüzlerce İHA ve balistik füze ile geniş çaplı bir saldırı düzenledi. Saldırıların büyük bir kısmı İsrail ve müttefiklerinin (ABD, İngiltere, Fransa, Ürdün) hava savunma sistemleri tarafından engellense de, bu hamle İran’ın doğrudan askeri çatışmayı göze alabileceğini gösteren emsalsiz ve sembolik bir adımdı.
Gerilimin zirve noktası ise Haziran 2025’te yaşandı. İsrail’in, İran’ın nükleer ve askeri tesislerini hedef alan ve “Yükselen Aslan Operasyonu” adını verdiği geniş çaplı hava saldırıları başlatması , çatışmayı geri dönülemez bir yola soktu. İran’ın bu saldırılara kendi topraklarından fırlattığı balistik füzelerle sert bir şekilde karşılık vermesi , on yıllardır süren “gölge savaşı” ve “vekâlet savaşı” evresini resmen sona erdirerek, tarafları açık ve doğrudan bir devletlerarası savaş durumuna taşıdı. Bu, kontrollü düşmanlık döneminin bittiği ve bölgesel bir savaş riskinin en üst düzeye çıktığı tarihsel bir kırılma anı oldu. Bu tırmanma, bir strateji değişikliğinden ziyade, on yıllardır süren dolaylı çatışma stratejilerinin birikimli başarısızlığının ve kontrol edilemezliğinin kaçınılmaz bir sonucuydu. Her iki taraf da diğerinin kırmızı çizgilerini test ederek avantaj elde etmeye çalışırken, kendilerini geri adım atmanın siyasi ve stratejik bir yenilgi olarak algılanacağı bir “caydırıcılık tuzağına” hapsetmiş oldular.
Uluslararası Aktörlerin Rolü ve Bölgesel Dengeler
İsrail-İran çatışması, sadece iki ülke arasında izole bir mücadele değildir. Aksine, küresel ve bölgesel güçlerin stratejik çıkarlarının, ittifaklarının ve rekabetlerinin kesiştiği karmaşık bir jeopolitik denklemin merkezinde yer almaktadır. Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Çin gibi büyük güçlerin pozisyonları ile Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinin hassas denge politikaları, çatışmanın seyrini, tırmanma potansiyelini ve olası çözüm yollarını doğrudan etkilemektedir. Bu çatışma, aynı zamanda Orta Doğu’da ABD’nin tek kutuplu hegemonyasından çok kutuplu bir güç mücadelesine geçişin yaşandığı yeni jeopolitik gerçekliği test eden bir laboratuvar işlevi görmektedir.
Büyük Güçlerin Denge Oyunu: ABD, Rusya ve Çin
- Amerika Birleşik Devletleri: İsrail’in en önemli stratejik müttefiki ve güvenlik garantörüdür. Washington, İsrail’e milyarlarca dolarlık askeri yardım, ileri teknoloji silah sistemleri ve Birleşmiş Milletler gibi platformlarda güçlü bir diplomatik destek sağlamaktadır. Ancak ABD, İsrail’in güvenliğine olan bağlılığı ile tam ölçekli bir İran-İsrail savaşının bölgeyi kaosa sürüklemesi ve kendisini istenmeyen bir çatışmanın içine çekmesi riskinden duyduğu endişe arasında bir denge kurmaya çalışmaktadır. Trump yönetiminin İran nükleer anlaşmasından çekilmesi gerilimi tırmandırırken, son çatışmalarda ABD’nin İsrail’e savunma desteği verirken bir yandan da tırmanmayı kontrol altında tutmak için yoğun diplomatik çaba sarf ettiği görülmüştür.
- Rusya: Moskova, özellikle Suriye iç savaşındaki ortaklığı ve Ukrayna savaşının ardından gelişen askeri-teknik işbirliği sayesinde İran ile stratejik bir ortaklık kurmuştur. Rusya, genel olarak Batı karşıtı bir blokta İran’ın yanında konumlanmakta ve uluslararası platformlarda Tahran’ı desteklemektedir. İran-İsrail geriliminin dikkatleri Ukrayna’dan uzaklaştırması ve küresel petrol fiyatlarını artırması kısa vadede Rusya’nın çıkarlarına hizmet etse de, Moskova bölgede kontrolsüz bir savaştan ve müttefiki İran’da bir rejim değişikliği senaryosundan endişe duymaktadır. Bu nedenle, İsrail ile de pragmatik ilişkilerini korumaya çalışarak taraflar arasında arabuluculuk rolü oynamaya çalışmaktadır.
- Çin: Pekin’in Orta Doğu politikası öncelikli olarak ekonomiktir. Çin, İran’ın en büyük ticaret ortağı ve en önemli petrol müşterisidir. İran, Çin’in küresel altyapı projesi olan “Kuşak ve Yol Girişimi” için hayati bir jeopolitik konuma sahiptir. Ancak Çin’in İsrail ile de önemli teknolojik ve ticari bağları bulunmaktadır. Bu nedenle Pekin’in temel stratejisi, bölgesel istikrarı korumak, Hürmüz Boğazı gibi kritik enerji yollarının güvenliğini sağlamak ve çatışmaya doğrudan askeri olarak müdahil olmaktan kaçınmaktır. Taraflara sürekli itidal çağrısı yapsa da, somut bir caydırıcı güç veya etkili bir arabuluculuk sergileyememesi, Çin’in küresel bir güç olarak kriz yönetimi kapasitesini sorgulatmaktadır.
Körfez Ülkeleri: Çatışmanın Ortasında Kalmak
Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve diğer Körfez monarşileri, kendilerini İran ile İsrail arasındaki çatışmanın tam ortasında bulmuşlardır. Geleneksel olarak İran’ı birincil bölgesel tehdit olarak gören bu ülkeler, bu algı temelinde son yıllarda İsrail ile “Abraham Anlaşmaları” gibi tarihi normalleşme adımları atmışlardır. Bu adımların arkasındaki temel motivasyonlardan biri, İran’ın artan nüfuzuna karşı ortak bir güvenlik cephesi oluşturmaktı.
Ancak tam ölçekli bir İran-İsrail savaşı, bu ülkeler için en kötü senaryodur. Coğrafi olarak çatışma hattına yakınlıkları, kritik petrol ve gaz tesislerinin İran füzelerine ve vekil güçlerine karşı savunmasızlığı (2019’daki Aramco saldırısında görüldüğü gibi) ve savaşın ekonomilerini çökertme riski, onları son derece temkinli bir pozisyona itmektedir. Bu nedenle Körfez ülkeleri, bir yandan ABD’nin güvenlik şemsiyesine olan bağımlılıklarını sürdürürken, diğer yandan İran ile diyalog kanallarını (Çin arabuluculuğu gibi) açık tutarak hassas bir denge politikası izlemeye çalışmaktadırlar. Bu durum, onları “ne İsrail ne İran” ikilemine sıkıştırarak, çatışmada tarafsız kalmaya ve gerilimi düşürmeye yönelik diplomatik çabaları desteklemeye zorlamaktadır.
Stratejik Değerlendirme
İsrail ve İran arasındaki düşmanlık, 1979’daki ideolojik kopuştan başlayarak jeopolitik rekabete, ardından vekâlet savaşları ve gölge operasyonlara evrilen ve nihayetinde doğrudan askeri çatışmaya dönüşen çok katmanlı ve tehlikeli bir süreç izlemiştir. Bu analiz, çatışmanın sadece iki devlet arasındaki bir güç mücadelesi olmadığını; aynı zamanda iç politika dinamikleri, stratejik caydırıcılık arayışları ve değişen küresel güç dengeleri tarafından şekillendirilen karmaşık bir olgu olduğunu ortaya koymaktadır.
Kısır Döngüdeki Düşmanlık
Bu raporun temel bulguları şu şekilde özetlenebilir:
- Köken ve Evrim: Düşmanlık, 1979’daki ideolojik devrimle başlamış, 1990’larda ortak tehditlerin ortadan kalkmasıyla yapısal bir jeopolitik rekabete dönüşmüştür.
- Asimetrik Mücadele: Çatışma, İsrail’in ezici konvansiyonel ve teknolojik üstünlüğüne karşı, İran’ın vekil güçler, balistik füzeler ve nükleer program gibi asimetrik unsurlarla denge kurma çabası etrafında şekillenmektedir.
- İç Politikanın Rolü: Her iki ülkedeki yönetimler, dış düşmanlık söylemini iç politikadaki meşruiyet krizlerini yönetmek, kamuoyunu konsolide etmek ve siyasi rakipleri zayıflatmak için bir araç olarak kullanmaktadır. Bu durum, çatışmayı rasyonel bir dış politika meselesi olmaktan çıkarıp, rejimlerin bekasıyla ilişkili bir kısır döngüye sokmaktadır.
- Caydırıcılık Tuzağı: Tarafların güvenliğini artırmak için attığı her adım (İran’ın nükleer programı, İsrail’in önleyici saldırıları), diğeri tarafından varoluşsal bir tehdit olarak algılanmakta ve bir karşı hamleyi tetikleyerek genel güvensizliği artıran bir tırmanma sarmalı yaratmaktadır.
- Doğrudan Çatışmaya Geçiş: Vekâlet ve gölge savaşı stratejilerinin uzun vadede başarısız olması ve kontrol edilemez hale gelmesi, tarafları geri adım atmanın bir yenilgi olarak görüleceği bir noktaya getirmiş ve doğrudan askeri çatışmayı tetiklemiştir.
Çatışmanın Geleceği: Olası Senaryolar ve Riskler
Mevcut dinamikler ışığında, çatışmanın geleceğine yönelik üç temel senaryo öngörülebilir:
- Senaryo 1: Kontrollü Gerilime Geri Dönüş (En Olası): Her iki taraf da topyekûn bir savaşın kendi rejimleri ve ekonomileri için yaratacağı yıkıcı sonuçlardan kaçınmak isteyecektir. Uluslararası baskıyla ateşkesler sağlanabilir, ancak altta yatan temel sorunlar çözülmediği için çatışma, vekâlet savaşları, siber saldırılar ve hedefli suikastlar gibi daha örtülü yöntemlerle devam edecektir. Bu, her an yeni bir patlamaya gebe, istikrarsız bir “ne savaş ne barış” durumu olacaktır.
- Senaryo 2: Sınırlı Tırmanma (Olası): Taraflardan birinin, diğerinin hassas bir kırmızı çizgisini aşan bir hamle yapması (örneğin, İran’ın nükleer silah denemesi yapması veya İsrail’in önemli bir sivil hedefi ya da üst düzey lideri vurması) sonucu, Haziran 2025’tekine benzer veya daha şiddetli, ancak coğrafi olarak sınırlı çatışmalar periyodik olarak yeniden alevlenebilir. Bu senaryo, bölgesel istikrarı sürekli tehdit altında tutacaktır.
- Senaryo 3: Tam Ölçekli Savaş (En Az Olası ama En Tehlikeli): Bir yanlış hesaplama, iç politikadaki aşırı radikal bir kanadın kontrolü ele geçirmesi veya bir liderin siyasi bekası için her şeyi göze alması, tarafları topyekûn bir savaşa sürükleyebilir. Böyle bir savaş, sadece iki ülkeyi değil, Lübnan, Suriye, Irak ve Körfez ülkelerini de içine alarak tüm Orta Doğu’yu ateşe atar. Küresel enerji piyasalarını felç eder ve ABD ile Rusya gibi büyük güçleri doğrudan çatışmanın içine çekme riski taşır.
Politika Önerileri
Mevcut durum, askeri çözümlerin veya tek taraflı caydırıcılık stratejilerinin sürdürülebilir bir barış veya istikrar getiremeyeceğini açıkça göstermektedir. Caydırıcılık sarmalı, her iki tarafı da ironik bir şekilde daha güvensiz hale getirmektedir. Bu nedenle, kalıcı bir çözüm arayışı, askeri denklemlerden ziyade, çatışmayı besleyen temel siyasi ve ideolojik dinamiklere odaklanmayı gerektirir.
Kısa ve orta vadede öncelik, tam ölçekli savaşı önlemek ve kontrollü bir de-eskalasyon süreci başlatmak olmalıdır. Bu bağlamda:
- Uluslararası Diplomasi: BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri başta olmak üzere uluslararası toplum, sadece ateşkes çağrılarının ötesine geçerek, taraflar arasında güven artırıcı önlemleri teşvik eden ortak bir diplomatik çerçeve oluşturmalıdır. İran’ın nükleer programı üzerinde daha sıkı ve şeffaf bir denetim mekanizması karşılığında, yaptırımların kademeli olarak hafifletilmesini içeren yeni bir nükleer anlaşma, gerilimin merkezindeki en önemli düğümü çözebilir.
- Bölgesel Arabuluculuk: Türkiye, Katar, Umman gibi diyalog kanallarını her iki tarafla da açık tutabilen bölgesel aktörlerin arabuluculuk rolleri kritik öneme sahiptir. Bu ülkeler, yanlış anlaşılmaları önlemek ve kriz anlarında iletişimi sağlamak için vazgeçilmez bir işlev görebilir.
- Uzun Vadeli Perspektif: Nihai ve kalıcı bir çözüm, her iki ülkede de varlığını dış düşmanlık üzerine kuran siyasi yapıların ve söylemlerin dönüşümü olmadan pek olası görünmemektedir. Ancak bu, dış müdahalelerle değil, her ülkenin kendi iç dinamikleriyle gerçekleşebilecek uzun ve sancılı bir süreçtir. Uluslararası toplumun rolü, bu süreçleri hızlandırmak için baskı yapmak yerine, bölgesel istikrarı sağlayarak barışçıl bir dönüşüme zemin hazırlamak olmalıdır.
Kaynaklar
https://www.youtube.com/watch?v=09PmtGQcC60
https://www.youtube.com/watch?v=5eDTgy9RGWA
https://www.youtube.com/watch?v=Vy47D_Dv1WM
https://www.youtube.com/watch?v=0Qvjy8jqngA
https://www.youtube.com/watch?v=tMXBFHRpDlM
https://www.cgtnturk.com/bakanliktan-israil-iran-ateskesine-iliskin-ilk-aciklamalar
https://www.youtube.com/watch?v=mkEAyhelVmU
https://www.mfa.gov.tr/no_-121_-israil-in-iran-a-yonelik-saldirisi-hk.tr.mfa
https://www.youtube.com/watch?v=rCc0gDwsfuo
https://www.ekonomim.com/gundem/iran-disisleri-bakani-arakci-abd-soykirim-rejimi-ile-saldirdi-kiniyoruz-haberi-825858
https://www.youtube.com/watch?v=nRPpt6yzWT4
https://www.youtube.com/watch?v=c2nPNONubv4
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israilin-baslattigi-ve-abdnin-dahil-oldugu-irana-saldirilar-ateskesle-sonuclandi/3611754
https://www.youtube.com/watch?v=75b0GLC1ns0
https://www.youtube.com/watch?v=MayLxu3pL10
https://www.youtube.com/watch?v=ipNLFbNJ9eY
https://www.youtube.com/watch?v=oikVhCYinNA
https://turkish.aawsat.com/TEKNOLOJ%C4%B0/4841806-Microsoft%E2%80%99unraporunda%C4%B0ran%C4%B1nsibersald%C4%B1r%C4%B1lar%C4%B1nadikkat%C3%A7ekildi
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/cinden-israil-ve-irana-siyasi-cozum-yoluna-en-kisa-surede-donme-cagrisi-/3610927
https://www.indyturk.com/node/760533/d%25C3%25BCnyadan-sesler/i%25CC%2587srail-i%25CC%2587ran-sava%25C5%259F%25C4%25B1-neden-ve-nereye?utm_campaign=Bundle&utm_medium=referral&utm_source=Bundle
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israil-trump-in-ateskesi-ihlal-etme-uyarisi-sonrasinda-irana-sinirli-saldiri-duzenledi/3610638
https://gazeteoksijen.com/dunya/israilin-irana-duzenledigi-operasyona-dair-10-soru-10-cevap-244217
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/tahrandaki-inkilap-meydaninda-toplanan-iranlilar-abdnin-saldirilarini-protesto-etti/3608697?amp=1
https://www.indyturk.com/node/760717/d%C3%BCnya/arap-%C3%BClkeleri-i%CC%87srail-ile-i%CC%87ran-aras%C4%B1nda-var%C4%B1lan-ate%C5%9Fkesten-memnun
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/iran-destekli-gruplarin-irak-ve-suriyedeki-abd-uslerine-misilleme-yapabilecegi-iddia-edildi/3609320
https://sesa.org.tr/wp-content/uploads/2025/06/Iran-Israil-Catismasi-Taraflarin-Stratejik-Oncelikleri-ve-Olasi-Sonuclar.pdf
https://www.insamer.com/tr/ortadoguda-nukleer-gerginlik-iran-israil-guc-mucadelesi_3984.html
https://www.atasam.org.tr/arastirma-analiz/gorus/iran-34-dokunulmaz-israil-34-mitini-yikti
https://www.nesilteknoloji.com/iran-israil-savasi-bank-sepaha-siber-saldiri/
https://www.youtube.com/watch?v=TnAgXsIUd8U
https://www.youtube.com/watch?v=Lg7VrEXpXDc
https://tr.mehrnews.com/news/1927571/%C4%B0ran-%C4%B1n-%C4%B0srail-e-kar%C5%9F%C4%B1-istihbarat-operasyonunun-6-stratejik-kazan%C4%B1m%C4%B1
https://www.youtube.com/watch?v=wFzi6MuwQDU
https://www.turkiyearastirmalari.org/2025/02/17/yayinlar/analiz/abd-istihbarat-raporlari-ve-israilin-irana-yonelik-olasi-saldiri-plani/
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/iran-israil-krizinin-siber-cephesinde-neler-oluyor-/3611065
https://www.google.com/search?q=https.www.aa.com.tr/tr/analiz/iran-israil-krizinin-siber-cephesinde-neler-oluyor-/3611065
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/301335
https://www.youtube.com/watch?v=pUORyCrabl4
https://sendika.org/2025/06/hegemonya-krizi-ve-nukleer-gerilimin-golgesinde-iran-israil-savasi-hamid-mohseni-728160
https://www.youtube.com/watch?v=RHWGwDZIg3Y
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israil-ve-iran-in-karsilikli-saldirilari-suruyor/3599377
https://www.youtube.com/watch?v=pckww6t3UIA
https://www.youtube.com/watch?v=3NPiWslnR_M
https://www.ozgurpolitika.com/haberi-iran-ve-israil-ordulari-201729
https://www.ntv.com.tr/dunya/israil-iran-savasinda-ateskes-iki-taraf-da-zaferi-kutluyor,PsAM11DJ00KfpMI4qD09ug
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/korfez-ulkeleri-iran-israil-geriliminde-nasil-konumlandi/3610940
https://kriterdergi.com/dis-politika/israil-ile-suudi-arabistan-arasindaki-devam-eden-normallesme-sureci
https://www.youtube.com/watch?v=mZhbkqt9W-0
https://serbestiyet.com/dis-haber/iranlilar-tahrandaki-inkilap-meydaninda-ateskes-sonrasi-abd-ve-israile-karsi-zafer-kutlamasi-yapti-211629/
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran-%C4%B0srail_vek%C3%A2let_sava%C5%9F%C4%B1
https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/240620257
https://gazeteoksijen.com/dunya/iranin-nukleer-programi-hakkinda-her-sey-244276
https://www.youtube.com/watch?v=8jeBHR2gxKg
https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/210620251
https://www.youtube.com/watch?v=4j1IPqErsv4
https://www.youtube.com/watch?v=FFfkGuYR6Js
https://m5dergi.com/genel/abdli-yetkili-iran-ve-vekil-gucleri-12-24-saat-icinde-israile-saldirabilir/
https://kapdem.org/iran-israil-catismalari-ve-tarihsel-seyir/
https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5154003-uzun-bir-d%C3%BC%C5%9Fmanl%C4%B1k-ge%C3%A7mi%C5%9Finden-sonra-i%CC%87srail-neden-%C5%9Fimdi-i%CC%87rana-sald%C4%B1rmaya-karar
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/iran-israil-gerilimi-rusya-icin-ne-anlama-geliyor/3600138
https://daktilo1984.com/bultenler/dunya-gundemi-dort-soruda-israil-iran-catismasi/
https://www.youtube.com/watch?v=kFeEIO6Ryiw
https://fikirturu.com/jeo-politika/israil-iran-savasi-ortadogunun-kirmizi/
https://www.researchgate.net/publication/330089710_Iran-Irak_Savasi’nda_Kullanilan_Iran_Propaganda_Posterlerinin_Gostergebilimsel_Analizi
https://marksist.net/kerem-dagli/reisi-oldu-molla-rejimi-devam-ediyor
https://kriterdergi.com/dosya-iran-israil-catismasi/sadik-vaat-operasyonuna-iran-kamuoyundan-tepkiler
https://www.setav.org/odak/iran-israil-gerilimi-ve-teopolitik-baglam
https://medyascope.tv/2025/06/13/iran-ve-israil-neden-dusman-oldu/
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/iran-israil-savasi-israil-kamuoyu-ne-diyor/3604229
https://www.fokusplus.com/odak/iran-israil-savasi-cinin-orta-dogu-politikasi-bir-kirilma-noktasinda-mi
https://iramcenter.org/iranda-sahipsiz-protestolar-ve-kronik-sorunlar-1058
https://thecradleturkiye.com/articles/rusya-iran-israil-savasinda-abdnin-ihanetiyle-karsi-karsiya
https://iramcenter.org/uploads/files/iranYn_bir_dis_politika_enstrumani_olarak_propaganda_1.pdf
https://www.google.com/search?q=https.www.aa.com.tr/tr/dunya/netanyahu-iranda-rejim-degisikliginin-mumkun-oldugunu-iddia-etti/3599776
https://m.youtube.com/watch?v=ekBvn04mVBw&pp=0gcJCb4JAYcqIYzv
https://www.ozgurpolitika.com/haberi-iran-israil-savasi-201778
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/netanyahu-iranda-rejim-degisikliginin-mumkun-oldugunu-iddia-etti/3599776
https://www.setav.org/uzmanlar-cevapliyor/ortadoguda-yeni-bir-donum-noktasi-israilin-irana-yonelik-saldirilari-ne-anlama-geliyor
https://www.indyturk.com/node/714856
https://orsam.org.tr/yayinlar/israilin-irana-saldirisi-iraktaki-ic-dinamikleri-nasil-etkiliyor/
https://www.fokusplus.com/dosya-orta-dogu/iranin-balistik-fuze-programi-konvansiyonel-guc-yerine-stratejik-caydiricilik
https://tasam.org/tr-TR/Icerik/73908/israil-iran_catismasinda_otoriter_rejimin_rolu
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/israil-in-iran-a-saldirilari-netanyahu-nun-siyasi-hayati-icin-bir-can-simidi-mi/3604415
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/cinin-iran-sinavi-ve-jeopolitik-denge-arayisi/3600077
https://acikbilim.yok.gov.tr/bitstream/handle/20.500.12812/374461/yokAcikBilim_10313527.pdf?sequence=-1&isAllowed=y
https://tasam.org/tr-TR/Icerik/73681/iran_nukleer_programi_ve_turkiye
https://www.youtube.com/watch?v=6foatpScsLs
https://www.youtube.com/watch?v=8Xdo2NQPHTM
https://www.aa.com.tr/tr/gundem/disisleri-bakanligi-israil-ile-iran-arasinda-ateskes-mutabakati-haberlerini-memnuniyetle-karsiliyoruz/3611178
https://tr.wikipedia.org/wiki/Haziran_2025_%C4%B0ran%27%C4%B1n_%C4%B0srail%27e_sald%C4%B1r%C4%B1lar%C4%B1
https://kriterdergi.com/dis-politika/abd-iran-nukleer-muzakerelerinde-israil-faktoru
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1615567
https://www.globalpanorama.org/2025/06/mukaddes-savas-2-0-israil-iran-geriliminin-irandaki-yansimalari/
https://oxu.az/tr/dunye/iran-disisleri-bakanligi-israil-bize-karsi-abd-silahlarini-kullandi
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israilli-hacker-grubunun-iranin-kripto-borsasina-siber-saldiri-duzenledigi-iddia-edildi/3602798
https://www.fayn.press/iran-israil-gerginliginin-kronolojisi/
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran%27%C4%B1n_n%C3%BCkleer_program%C4%B1
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran-%C4%B0srail_ili%C5%9Fkileri
https://perspektif.eu/2025/06/18/gazzeden-irana-avrupanin-israil-politikasi-kararsizligi/
https://www.youtube.com/shorts/nRKlSN0A8F4
https://www.ntv.com.tr/ntvpara/iranin-en-buyuk-ticaret-ortagi-hesapli-ve-mesafelicin-neden-sessiz,S9N58-HPNE2295DFmm1OiQ
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/rusya-abd-ve-israilin-irana-saldirilari-orta-dogudaki-durumun-gerginlesmesine-yol-acti/3610370
https://www.dogrulukpayi.com/zaman-tuneli/sivil-enerjiden-jeopolitik-donusume-iran-in-nukleer-yol-haritasi
https://www.youtube.com/watch?v=0ZXw7egCMRA