Biyografi

Mısıroğlu Paradoksu: Bir Türk Polemikçisinin Anatomisi

Kadir Mısıroğlu, Türkiye’nin yakın tarihinde hem tutkulu bir sevginin hem de derin bir nefretin odağı olmuş, ardında bıraktığı mirasla günümüzdeki kültürel ve siyasi kutuplaşmayı anlamak için kilit bir figürdür. Hukuk eğitimi almış olmasına rağmen kendini bir tarihçi olarak tanımlayan, yazdığı 60’tan fazla kitap, verdiği sayısız konferans ve ateşli polemikleriyle belirli bir kesim için “Üstad” ve “hakikat savaşçısı” olurken, bir diğer kesim için “fesli provokatör”, “vatan haini” ve “şarlatan” olarak görülmüştür. Bu rapor, Kadir Mısıroğlu olgusunu, hayatını, fikirlerini ve Türkiye üzerindeki kalıcı etkisini, onu sevenlerin ve ondan nefret edenlerin argümanlarını nesnel bir süzgeçten geçirerek analiz etmektedir.

İnsan ve Misyonu: Bir Karşı-Anlatının Doğuşu

Bu bölüm, Kadir Mısıroğlu’nun hayat yolculuğunu, basit bir biyografiden öte, hayatının misyonunu Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu anlatısına meydan okumak olarak belirlemiş bir ideoloğun oluşum süreci olarak ele almaktadır.

Akçaabat’tan İstanbul’a: Bir İdeoloğun Şekillenişi

Kadir Mısıroğlu, 24 Ocak 1933’te Trabzon’un Akçaabat ilçesinde doğdu. Resmi eğitiminden önce Kur’an dersleri alması , onun kimliğinin temelini oluşturacak dini altyapının ilk tohumlarını attı. Kendi anlatılarında, cılız geçen çocukluğunda gizemli, manevi bir şahsiyetin tavsiyesiyle kesilen bir kurban sayesinde mucizevi bir şekilde iyileştiğini belirtir. Bu olay, onun hayatını çevreleyen mitolojinin bir parçası haline gelmiştir.  

Onun entelektüel ve ideolojik rotasını belirleyen en önemli dönüm noktası, 1947’de Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu dergisiyle tanışması oldu. Kısakürek’in temsil ettiği anti-seküler, muhafazakâr ve İslamcı düşünce damarı, Mısıroğlu’nun tüm dünya görüşünü şekillendirecek temel referans noktası haline geldi. 1954’te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydolmak için İstanbul’a geldi. Ancak hukuk eğitimine rağmen asıl tutkusu her zaman tarih oldu. Üniversite yıllarındaki aktivizmi, yedi öğrenci yurdu kurup işletmesi ve Trabzon Liselerinden Yetişenler Cemiyeti’nin başkanlığını yapması, onun erken yaşta topluluk oluşturma ve liderlik yeteneklerini ortaya koymaktadır.  

Mısıroğlu’nun hukuk eğitimi alması, onun tarihçilik anlayışını paradoksal bir şekilde etkilemiştir. Bu eğitim ona, kanıta dayalı nesnel bir yaklaşım yerine, hasmane bir argümantasyon çerçevesi sunmuş görünmektedir. Tarihe, geçmişi anlamaya çalışan bir akademisyen gibi değil, önceden belirlenmiş bir sonuca (seküler Cumhuriyet’in gayrimeşruluğu ve Osmanlı-İslam düzeninin üstünlüğü) ulaşmak için dava inşa eden bir avukat gibi yaklaştı. Eserleri, Cumhuriyet’in kurucularını “yargılamak” ve Sultan II. Abdülhamid gibi figürleri “savunmak” için “deliller” (çoğunlukla bağlamından koparılmış veya seçici) sunan hukuki mütalaalar gibi yapılandırılmıştır. Bu durum, onunla akademik tarihçiler arasındaki metodolojik uçurumun temel nedenidir; zira bu iki grup farklı paradigmalarla hareket etmektedir: biri keşif, diğeri ikna ve mahkûm etme.  

Sebil Projesi: İdeolojik Bir Cephanelik Yaratmak

Mısıroğlu’nun fikirlerini yaymak için en stratejik hamlesi, 1964 yılında kurduğu Sebil Yayınevi oldu. Yayınevinin ilk kitabı, onun en bilinen ve en tartışmalı eseri olan  

Lozan Zafer mi, Hezimet mi? idi. Mısıroğlu, kariyeri boyunca 60’tan fazla kitap kaleme alarak oldukça üretken bir yazar oldu. Eserleri, “alternatif” tarih araştırmaları, romanlar, şiirler ve polemiklerden oluşuyordu. Sebil Yayınevi, sadece Mısıroğlu’nun değil, aynı zamanda Rıza Nur’un tartışmalı hatıratı ve Necip Fazıl Kısakürek’in eserleri gibi İslamcı-muhafazakâr hareket için kilit metinleri de yayınladı.  

1976’da haftalık olarak yayın hayatına başlayan Sebil dergisi ise onun siyasi ve sosyal yorumları için daha anlık bir platform görevi gördü. Dergideki yazıları, hakkında çok sayıda dava açılmasına neden oldu.  

Sebil projesi, ticari bir girişimden çok daha fazlasıydı; hâkim Kemalist kültür tarafından dışlandığını hisseden bir toplum kesimi için kendi kendine yeten bir entelektüel ve kültürel ekosistem yaratma stratejisinin bir parçasıydı. Mısıroğlu, “alternatif” tarih kitaplarından (Lozan Zafer mi, Hezimet mi?), siyasi manifestolara (İslamcı Gençliğin El Kitabı ), tarihi romanlardan çocuk kitaplarına kadar geniş bir yelpazede yayın yaparak , takipçilerine genç yaştan itibaren dünya görüşlerini şekillendirecek eksiksiz bir karşı-anlatı sundu. Bu nedenle Sebil, bir yayınevinden ziyade, belirli bir kimliği pekiştiren, onu resmi devlet anlatısına karşı koruyan ve silahlandıran alternatif bir “okulun” müfredatı haline geldi. Bu durum, onun takipçileri üzerindeki derin ve kalıcı etkisini açıklamaktadır.  

Siyasi Arenada: Mahkemeler, Sürgün ve Dönüş

Mısıroğlu’nun hayatı, devletle sürekli bir çatışma içinde geçti. Lozan Zafer mi, Hezimet mi? adlı kitabı, 1970 yılında 5816 sayılı Atatürk’ü Koruma Kanunu’na muhalefetten toplatıldı. Verdiği bir konferans nedeniyle yedi yıl hapis cezasına çarptırıldı ve bu süreçte çeşitli cezaevlerinin yanı sıra Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde de tutuldu. 1974 genel affıyla serbest kaldı.  

Siyasete atılması, kendi ifadesiyle, hakkındaki davalardan kurtulmak için dokunulmazlık elde etme amacı taşıyordu. Necmettin Erbakan liderliğindeki Millî Selamet Partisi’nden (MSP) 1977’de milletvekili ve 1978’de senatör adayı olduysa da seçilemedi, ancak partinin genel idare kuruluna girdi.  

12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından tutuklanmaktan kurtulmak için Almanya’ya kaçtı. Geri dönme çağrılarını yanıtsız bırakınca 1983 yılında askeri rejim tarafından Türk vatandaşlığından çıkarıldı. Bunun üzerine İngiltere’ye siyasi sığınma talebinde bulundu ve bir süre orada yaşadı. 1991 yılında TCK’nın 163. maddesinin kaldırılmasıyla Türkiye’ye döndü. Dönüşünden sonra Osmanlılar İlim ve İrfan Vakfı’nı kurdu ve “Cumartesi Sohbetleri” adı altında halka açık dersler vererek kamusal bir entelektüel olarak konumunu pekiştirdi. 2019’da vefat ettiğinde cenazesine üst düzey devlet yetkililerinin katılması, büyük bir tartışmaya yol açtı.  

Mısıroğlu’nun hayatı, devlet baskısının radikalleşmeyi beslediği ve aynı zamanda anti-otoriter takipçileri nezdinde meşruiyeti artırdığı döngüsel bir ilişkiyi gözler önüne serer. Hakkında açılan her dava, uygulanan her ceza, caydırıcı olmaktan çok, onu takipçilerinin gözünde baskıcı seküler rejim tarafından zulme uğrayan cesur bir “hakikat avcısı” konumuna yükselten bir onur nişanı haline geldi. Sürgünde geçirdiği yıllar, onun bir direniş figürü olarak mitolojisini daha da güçlendirdi. Devletin onu susturma girişimleri, paradoksal bir şekilde sesini daha da yükseltti. Zulüm, onun kamusal kimliğinin ve bir nevi “pazarlama stratejisinin” temel bir parçası oldu. Bir zamanlar devlet düşmanı olarak görülen bir figürün cenazesinin devlet tarafından onurlandırılması, bu döngünün nihai sonucudur ve Türkiye’nin siyasi manzarasındaki derin değişimin bir göstergesidir.

Kadir Mısıroğlu’nun İki Yüzü: Hayranlık ve Düşmanlık

Bu bölüm, Mısıroğlu’nun merkezindeki paradoksu, yani bir insanın nasıl bu kadar ateşli bir bağlılığa ve aynı zamanda bu kadar derin bir nefrete ilham verebildiğini incelemektedir. Bu kutuplaşmanın altında yatan derin kültürel ve siyasi nedenler analiz edilmektedir.

“Mazlum Hakikatin” Sesi: Neden Sevildi?

Takipçileri için Kadir Mısıroğlu, kendilerine yalan olduğunu düşündükleri devlet onaylı, Kemalist tarih versiyonunu yıkan cesur bir tarihçiydi. Onlara, Cumhuriyet tarafından aşağılandığını hissettikleri Osmanlı geçmişini ve İslami kimliği yücelten bir anlatı sundu. İnançları uğruna hapis yatmayı ve sürgüne gitmeyi göze alması, onun tavizsiz bir “Üstad” ve “hakikat adamı” imajını pekiştirdi.  

Tanıklıklar, onu genç öğrencilerden yetişkinlere kadar herkese kapısını açık tutan, onlarla doğrudan iletişim kuran samimi ve ulaşılabilir bir kişilik olarak tanımlar. Bu, devlet elitinin algılanan mesafeli duruşuyla keskin bir tezat oluşturuyordu.  

İslamcı Gençliğin El Kitabı ve Hayat Felsefesi gibi eserleriyle, modern dünyada “düzgün” bir Müslüman olarak nasıl yaşanacağına dair siyasetten gündelik adaba kadar her şeyi kapsayan bütüncül bir rehber sundu.  

Mısıroğlu’na duyulan sevgi sadece tarihle ilgili değil, aynı zamanda kimlik ve onurla da ilgilidir. Onlarca yıl boyunca, Türkiye toplumunun önemli bir muhafazakâr-dindar kesimi, kendi kimliklerinin seküler devlet tarafından bastırıldığını ve gayrimeşru ilan edildiğini hissetti. Mısıroğlu’nun çalışmaları, bir tür kültürel restorasyon işlevi gördü. Osmanlı geçmişinin görkemli, Cumhuriyet’in kuruluşunun ise bir “hezimet” olduğunu “kanıtlayarak” onların dünya görüşünü doğruladı ve bir gurur duygusunu yeniden tesis etti. Onlara, inançlarının geri kalmışlık değil, milletin otantik ve gerçek kimliği olduğunu söyledi. Dolayısıyla Mısıroğlu’nu sevmek, Kemalist kültür projesini reddetmenin ve kişinin kendi bastırılmış kimliğini yeniden öne sürmenin bir vekili haline geldi. O, kendi ülkesinde ikinci sınıf vatandaş gibi hissedenlerin entelektüel şampiyonuydu.

“Fesli Provokatör”: Neden Nefret Edildi?

Karşıtları için Mısıroğlu’nu tanımlayan en belirgin özellik, Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e karşı amansız ve zehirli düşmanlığıydı. Ünlü “Bir Müslüman Atatürk’ü seviyorum derse ya ahmaktır ya sahtekârdır” sözü bu nefretin bir özetiydi. Saldırıları Atatürk’ün ötesine geçerek laiklik, devrimler ve ulusal kimlik de dâhil olmak üzere tüm Cumhuriyet projesini hedef alıyordu. En kötü şöhretli sözü olan “Keşke Yunan galip gelseydi”, bu vatan haini olarak görülen duygunun nihai ifadesi olarak kabul edildi.  

İlber Ortaylı gibi ana akım tarihçiler, onu bilimsel ve metodolojik titizlikten yoksun, cahil bir şarlatan olarak nitelendirerek reddettiler. Akademik analizler, sürekli olarak onun ideolojik önyargısına, olgusal çarpıtmalarına ve güvenilmez kaynaklar kullanmasına işaret etmektedir. Mehmet Âkif Ersoy’a “serseri”, Selahaddin Eyyubi’ye “hayvan oğlu hayvan” gibi ifadelerle saldırması, kullandığı kaba ve hakaretamiz dilin örnekleridir.  

Onun alametifarikası olan fesi de sadece eksantrik bir aksesuar değildi. Eleştirmenleri için fes, moderniteyi ve Şapka Kanunu gibi Cumhuriyet devrimlerini reddedişinin ve Osmanlı geçmişine dönme arzusunun kışkırtıcı bir sembolüydü.  

Mısıroğlu’na yönelik nefret, onun Türkiye Cumhuriyeti’nin ruhuna saldırdığı algısından kaynaklanmaktadır. Kemalist projeyle özdeşleşenler için Atatürk sadece tarihi bir figür değil, ulusal kurtuluşun, modernliğin ve egemenliğin somutlaşmış halidir. Bu nedenle Mısıroğlu’nun saldırıları, tarihi bir tartışma olarak değil, ulusun temel kimliğine yönelik bir saldırı ve onun laik, modern karakterine yönelik varoluşsal bir tehdit olarak görüldü. Bu nefret, sadece siyasi bir anlaşmazlık değil, inandıkları ülkeyi ve kimliği yok etme girişimi olarak algılanan şeye karşı verilen savunmacı bir tepkidir. O, korktukları ve küçümsedikleri bir “karşı devrimi” simgeliyordu.

“Deli” Lakabı: Tıbbi Dosyadan Kamusal Etikete

“Deli” lakabının kökeninde somut bir gerçek yatmaktadır: Mısıroğlu, 1970’lerdeki hapis cezası sırasında bir dönem Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde tutulmuştur. Bu belgelenmiş olay, lakabın yapışması için bir zemin oluşturmuştur.  

Ancak bu etiket, Mısıroğlu’nun eleştirmenleri tarafından onun akıl dışılığının kanıtı olarak dolaşıma sokulan daha tuhaf ve asılsız iddialarıyla kamunun zihninde kalıcı hale geldi. Bunlar arasında en bilinenleri şunlardır:

  • William Shakespeare’in aslında “Şeyh Pir” adında gizli bir Müslüman olduğu.  
  • Karl Marx’ın Das Kapital‘i cinlere yazdırdığı.  
  • Josef Stalin’in Nazi ordusunu yenmek için askerlerine Kur’an okuttuğu.  

“Deli” lakabı, Mısıroğlu’nun muhalifleri için oldukça etkili bir retorik silahtı. Bu etiket, onun belirli tarihsel argümanlarını tartışmanın (ki bu onun çerçevesiyle etkileşime girmeyi gerektirirdi) ötesine geçerek, tüm entelektüel projesini bir “delinin hezeyanları” olarak toptan reddetmelerine olanak tanıdı. “Şeyh Pir” gibi en tuhaf iddialarına odaklanarak, Lozan ve Cumhuriyet’e yönelik daha siyasi ve etkili eleştirileri de dâhil olmak üzere tüm külliyatını ciddiye alınmaya değmez olarak damgaladılar. Bu strateji, onu ana akım kamuoyu ve akademi nezdinde başarılı bir şekilde gayrimeşru kıldı. Onunla tartışmanın entelektüel bir münazara değil, deliliğe bir platform sağlamak olduğu algısını yaratarak onu görmezden gelmek için bir meşruiyet zemini oluşturdu.

Tartışmaların Anatomisi: Gerçeklere Dayalı Bir Analiz

Bu bölüm, algıdan öze geçerek Mısıroğlu’nun en önemli ve tartışmalı iddialarını mevcut tarihsel kanıtlara karşı eleştirel bir şekilde incelemektedir.

Lozan “Hezimeti”: Merkezi Tezin İncelenmesi

Mısıroğlu’nun ilk olarak Lozan Zafer mi, Hezimet mi? kitabında ortaya koyduğu temel tezi, 1923 Lozan Antlaşması’nın diplomatik bir yenilgi olduğudur. Ona göre Türkiye, Musul ve Batı Trakya gibi  

Misak-ı Milli sınırları içinde yer alan toprakları gereksiz yere terk etmiş ve en önemlisi, İngilizleri memnun etmek için Halifeliği feda etmiştir.  

Burada yaygın bir yanılgıyı düzeltmek önemlidir: Mısıroğlu, sıkça ilişkilendirildiği “Lozan’ın 2023’te sona erecek gizli maddeleri olduğu” komplo teorisini bizzat reddetmiş ve “Lozan’ın gizli maddeleri yoktur” demiştir. Onun eleştirisi bu mite değil, siyasi ve ideolojik temellere dayanıyordu.  

Ana akım tarih ise Lozan’ı büyük bir zafer olarak görür. Çünkü bu antlaşma, cezalandırıcı Sevr Antlaşması’nı geçersiz kılmış, Türkiye’nin egemenliğini güvence altına almış, kapitülasyonları sona erdirmiş ve yeni Türk devletine uluslararası tanınırlık kazandırmıştır. Misak-ı Milli’ye kıyasla verilen tavizler, on yıllık yıkıcı savaşların ardından görece zayıf bir konumdan yapılan pragmatik uzlaşmalar olarak değerlendirilir.

Tablo 1: Mısıroğlu’nun Lozan İddiaları ve Tarihsel Gerçekler

Mısıroğlu’nun İddiasıTarihsel Bağlam ve Akademik Konsensüs
Musul: Kasten İngilizlere verildi.Konu ertelendi. Daha sonra Milletler Cemiyeti’nde, İngiltere’nin askeri ve diplomatik üstünlüğü nedeniyle kaybedildi.
Batı Trakya ve Adalar: Yunanistan’a savaşsız teslim edildi.Bu topraklar on yıl önce Balkan Savaşları’nda kaybedilmişti. Geri alınmaları askeri olarak mümkün değildi.
Hilafet: İngilizlerin gizli bir şartı olarak kaldırıldı.1924’te Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, laik bir ulus-devlet kurma hedefiyle tamamen iç siyasi nedenlerle kaldırıldı.
Batum: Altın karşılığında Sovyetler’e verildi.  Batılı güçlere karşı yeni kurulan Sovyetler Birliği ile yapılan stratejik bir ittifakın parçası olarak 1921 Moskova Antlaşması ile bırakıldı.

“Keşke Yunan Galip Gelseydi”: Meşhur Sözün Bağlamı ve Etkisi

“Keşke Yunan galip gelseydi, ne hilafet yıkılırdı ne şeriat kaldırılırdı” ifadesinin tam bağlamı, Mısıroğlu’nun temel mantığını ortaya koyar. Onun için nihai felaket yabancı işgali değil, İslami siyasi ve hukuki sistemin (Hilafet ve Şeriat) kaybıydı. Muzaffer bir Yunanistan’ın bu kurumlara müdahale etmeyeceğini, oysa Kemalist zaferin doğrudan onların yıkımına yol açtığını savundu. Dolayısıyla, onun ideolojik çerçevesinde, gayrimüslim ama dini açıdan hoşgörülü bir işgalci, “Müslüman” ama agresif bir şekilde laik yerli bir hükümete tercih edilirdi.  

Bu ifade, şüphesiz onun kamuoyu nezdindeki itibarına en çok zarar veren sözüdür. Yaygın olarak ulusal mücadeleye yönelik nihai bir ihanet ve derin bir vatan karşıtlığının ifadesi olarak görülür. Bu söz, onun dünya görüşü ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ahlakı arasındaki derin ve uzlaşmaz uçurumu özetlemektedir.  

Bu ifade, Türkiye’deki kültürel bölünme için mükemmel bir turnusol kâğıdı işlevi görür. Eleştirmenleri için bu, apaçık bir ihanettir. Takipçileri için ise, belki şok edici olsa da, nihai bir dindarlığın ifadesidir: Allah’ın kanununu (Şeriat) insan yapımı ulus-devletin önüne koymak. Bu söze verilen tepkiyi anlamak, Türkiye’de çatışan iki farklı “kurtuluş” tanımını anlamaktır: ulusal kurtuluş (bağımsızlık, egemenlik) ve dini kurtuluş (İslami düzenin korunması).

Miras ve Kalıcı Etki

Bu son bölüm, Mısıroğlu’nun ölümünden sonra fikirlerinin Türk toplumu, siyaseti ve tarih söylemi üzerindeki kalıcı etkisini değerlendirmektedir.

Mısıroğlu Ekolü Popüler Tarihçilik

Mısıroğlu, Türkiye’de belirli bir tür anti-Kemalist “popüler tarih” anlayışının öncülerindendi. Bu üslup, polemikçi tonu, akademik metodolojiyi reddetmesi, “resmi” anlatıları “ifşa etmeye” odaklanması ve ideolojik, genellikle komplocu bir çerçeveye dayanmasıyla karakterize edilir. Necip Fazıl gibi isimlerle birlikte onun çalışmaları, muhafazakâr-İslamcı hareket için bir “karşı-kanon” yarattı. Bu durum, nesiller boyu takipçilerinin tarih anlayışını şekillendirerek kalıcı bir etki bıraktı.  

Fikirleri, derslerinin ve tartışmalı kliplerinin yaygın olarak paylaşıldığı sosyal medya ve YouTube’da verimli bir zemin buldu ve orijinal okur kitlesinin ötesinde yeni ve daha geniş bir kitleye ulaştı. Kurduğu Osmanlılar İlim ve İrfan Vakfı, onun çalışmalarını tanıtmaya devam etmektedir.  

Mısıroğlu’nun en önemli mirası, marjinal bir revizyonist tarih anlatısını siyasi ana akıma taşıma sürecinde oynadığı roldür. Bir zamanlar yeraltı konuşmalarının ve yayınevlerinin konusu olan şeyler, hayatının sonuna gelindiğinde devletin en üst kademeleri tarafından onurlandırılan bir bakış açısı haline geldi. Onun “popüler tarih” anlayışı, sonunda Kemalist düzeni sorgulayacak ve kısmen yerinden edecek olan siyasi bir hareket için ideolojik cephaneliği sağladı. 1970’lerde hapis cezasına yol açan görüşlerinin , 2010’larda ulusal televizyonlarda yer alması ve üst düzey hükümet yetkilileri tarafından ziyaret edilmesi , bu dönüşümün en net göstergesidir. Mısıroğlu, sadece kitap yazmakla kalmadı, Türkiye’deki siyasi bir deniz değişiminin entelektüel altyapısını inşa etmeye de yardımcı oldu.  

Kutuplaşmış Bir Miras: Sonrası

Mısıroğlu, arkasında derin bir şekilde kutuplaşmış bir entelektüel manzara bıraktı. Çalışmaları, Türkiye’nin “tarih savaşlarını” körüklemeye devam ediyor; bu, ulusun kimliği ve ruhu üzerine geçmişin zemininde verilen bir mücadeledir. Vakfı ve takipçileri, onun anısını ve fikirlerini canlı tutmak için etkinlikler düzenlemeye ve materyaller yayınlamaya devam etmektedir.  

Ölümünün ardından, Boğaz’da değerli bir restoran da dâhil olmak üzere önemli maddi mirası üzerinde anlaşmazlıklar yaşandığına dair haberler çıktı. Bu durum, onun etkili konumunun daha dünyevi yönlerini de gözler önüne serdi.  

Sonuç olarak, Kadir Mısıroğlu güçlü bir sembol olmaya devam etmektedir. Bir taraf için o, hakikat ve inanç uğruna bir şehittir. Diğer taraf için ise bağnazlığın, cehaletin ve gericiliğin somutlaşmış halidir. Bir Türk vatandaşının Kadir Mısıroğlu’na bakışı, onun siyasi ve kültürel yöneliminin en güvenilir göstergelerinden biridir. O, adeta bir insan Rorschach testidir. Hakkındaki görüşünüz, anında Atatürk, laiklik, Osmanlı geçmişi ve mevcut hükümet hakkındaki duruşunuzu belli eder. Mirası, tartışılacak bir dizi tarihsel argümandan çok, sallanacak bir sancak ya da saldırılacak bir hedeftir. Türkiye’deki derin kültürel ve siyasi bölünmeler devam ettiği sürece, Kadir Mısıroğlu’nun hayaleti kamusal alanı meşgul etmeye devam edecektir.

Kaynaklar

https://www.youtube.com/watch?v=FSVHJl4b2ZM&pp=0gcJCfwAo7VqN5tD
https://www.gercekhayat.com.tr/kadir-misiroglu-ozel/kadir-misiroglunun-sevenlerinden/
https://www.youtube.com/playlist?list=PLJwtccA2HxZjQP5Zg2SrRuTe8wCTCEqXM
https://www.youtube.com/watch?v=pJ6p2Jke6gQ
https://www.patronlardunyasi.com/10-milyon-dolarlik-restorani-olan-kadir-misiroglunun-miras-kavgasi-basladi
https://fularsizentellik.com/journal/2018/6/26/kadir-msrolu-lmeden-arkasndan-konuaym
https://www.trendyol.com/sebil-yayinevi-x-b162572
https://www.youtube.com/watch?v=8WAlAfwWbmw
https://www.youtube.com/watch?v=QY9lwCQiKDY
https://www.youtube.com/watch?v=82dwj4sF1XQ
https://www.hepsiburada.com/ara?q=kadir+m%C4%B1s%C4%B1ro%C4%9Flu+kitaplar%C4%B1
https://www.youtube.com/watch?v=MCWkveYqEmQ
https://tr.pinterest.com/pin/kadir-msrolu-shakespearein-sminin-eyh-pir-olduunu-ve-mslman-olduunu-ne-srd–491807221791358172/
https://dergipark.org.tr/tr/pub/tarihyazimi/issue/78444/1302049
https://www.youtube.com/watch?v=j5hx5BpkEqU
https://www.nadirkitap.com/kitapara.php?ara=kitap&tip=kitap&yayin_Evi=sebil+yayinlari
https://www.haberturk.com/kadir-misiroglu-kimdir-kadir-misiroglu-nun-hayati-hts-2452645
https://www.derintarih.com/kapak-dosyasi/kadir-misiroglu-neyi-basardi/
https://www.youtube.com/watch?v=1y6KuVACq4E&pp=0gcJCdgAo7VqN5tD
https://www.hepsiburada.com/sebil-yayinevi-kitaplar-xc-2147483645-b51380
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/3163709
https://www.tr724.com/populer-tarih-uydurma-tarih-midir/
https://www.derintarih.com/kapak-dosyasi/kadir-misiroglunun-dunya-gorusu/
https://www.youtube.com/watch?v=1y6KuVACq4E
https://www.kitapyurdu.com/yazar/kadir-misiroglu/24261.html
https://www.youtube.com/watch?v=5rEsO4l2zLQ
https://www.mimesis-dergi.org/2016/07/tarihci-kadir-misiroglu-shakespeare-gizli-muslumandir-adi-da-seyh-pirdir/
https://www.youtube.com/watch?v=fS-fKnuRb0c
https://www.youtube.com/watch?v=9SktRXiNq8A
https://journo.com.tr/kadir-misiroglu-kimdir-ugur-mumcu-anlatiyor
https://www.indyturk.com/node/569466/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/hamaset-ile-husumet-aras%C4%B1nda-m%C4%B1s%C4%B1ro%C4%9Flu-modeli-tarih%C3%A7ilik-%C3%BClkeye
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kadir_M%C4%B1s%C4%B1ro%C4%9Flu
https://www.youtube.com/watch?v=-0QjKaKFP7Y
https://www.scribd.com/document/377257586/Konu%C5%9Fulmayan-Gercek-Zorla-Kaybetmeler
https://www.biyografiler.com/kimdir/kadir-misiroglu
https://ercanyldrm.com/soguk-savas-islamciliginin-uc-silahsoru-kadir-misiroglu-mehmet-sevket-eygi-sule-yuksel-senler/
https://anlatilaninotesi.com.tr/20181116/kadir-misiroglu-ataturk-diyanet-isleri-baskani-ziyaret-1036186826.html
http://sebilyayinevi.com/index.php?route=product/manufacturer/info&manufacturer_id=11
https://www.youtube.com/watch?v=c1v9mAMg7bI
https://m.youtube.com/watch?v=vaaoif8segE
https://www.youtube.com/watch?v=gR2vZZD-kjg
https://iktibasdergisi.com/2019/04/18/kadir-misiroglu-ne-demek-istemistir/
https://www.scribd.com/document/439785905/Kadir-Misiroglu-Tahrif-Hareketleri-1
https://www.youtube.com/watch?v=sCdhs70MgiU
https://www.youtube.com/watch?v=qpubp0dhRh8
https://www.youtube.com/watch?v=04ffArH2D1o
https://haberajandanet.com/Article/diyanet-in-siyaseti/Ovat1cex8lMhFX0klXZI
https://anlatilaninotesi.com.tr/20160704/misirlioglu-shakespeare-seyh-pir-1023703091.html
https://www.k24kitap.org/tarih-savaslari-3089
https://www.mepanews.com/ilber-ortaylidan-kadir-misirogluna-hakaret-fesli-boyle-yaziyordu-31063h.htm
https://www.hakikat.com/hakikat-dergisi/224/kadir-misiroglunun-iftira-ve-hezeyanlarina-cevap
https://www.youtube.com/watch?v=_eOTsxcWgoU
https://www.youtube.com/watch?v=Z_dNl4oEXY4
https://www.aa.com.tr/tr/portre/tarihin-gercekligi-yoluna-adanmis-bir-omur/1471312
https://crh.wikipedia.org/wiki/Kadir_M%C4%B1s%C4%B1ro%C4%9Flu
https://www.reddit.com/r/Turkey/comments/yj20r8/kadir_m%C4%B1s%C4%B1ro%C4%9Flu_hakk%C4%B1nda_d%C3%BC%C5%9F%C3%BCnceleriniz/
https://www.biyografya.com/tr/biographies/kadir-misiroglu-65e23995
https://www.youtube.com/watch?v=T_QAMo3GJIo
https://forum.donanimhaber.com/7-eylul-1983-kadir-misiroglu-artik-turk-vatandasi-degil-ingiltere-ye-sigindi–150458555
https://tr.wikipedia.org/wiki/II._Abd%C3%BClhamid
https://www.acarindex.com/tarihyazimi/siyasal-gorusleri-cercevesinde-kadir-misiroglunun-populer-tarih-yazarligi-ve-yayinciliginda-metodolojik-sorunlar-1285279
https://encyclopedia.pub/entry/37049
https://serbestiyet.com/gunun-yazilari/dedektif-x-bir-lozanin-gizli-maddelerinin-pesinde-114567/
https://atif.sobiad.com/index.jsp?modul=article&ID=gmov-I8BQzmg-9NMAlGn
https://www.kitapavrupa.com/yazar/kadir-misiroglu/24261.html
https://en.wikipedia.org/wiki/Kadir_M%C4%B1s%C4%B1ro%C4%9Flu

Hisseler:
Yorum Gönder

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir