Modern Bir Çatışmanın Su Yüzüne Çıkışı
Günümüz Türkiye’sinde, dekolteden genel çıplaklık algısına kadar bedenin görünürlüğü üzerine yürütülen tartışmalar, önemli bir kültürel savaş alanını teşkil etmektedir. Bu, yalnızca bir moda meselesi değil; modernliğin, bireysel hakların ve ulusun ahlaki dokusunun tanımı üzerine yürütülen bir vekalet savaşıdır. Tartışmanın merkezinde, iki güçlü anlatının çatışması yatmaktadır: bedenin kişisel özgürlük ve kendini ifade alanı olarak görülmesi ile bedenin toplumsal ve ahlaki kodlara tabi kamusal bir varlık olarak kabul edilmesi. Bu iki zıt kutup, son yıllarda hem kadınlar hem de erkekler tarafından desteklenen ve aynı zamanda şiddetle karşı çıkılan bir gerilim hattı oluşturmuştur. Bir yanda, aşırı dekolte gibi görünümleri özgürlük kapsamında değerlendiren ve “bu bizim hakkımız, karışamazsınız” diyerek bireysel otonomiyi savunanlar; diğer yanda ise bu durumu “teşhircilik” olarak nitelendirerek toplumsal değerlerin aşındığını öne sürenler bulunmaktadır.
Bu raporun amacı, söz konusu fenomene dair kapsamlı bir sosyolojik, psikolojik ve demokratik analiz sunmaktır. Basit ikiliklerin ötesine geçerek, Türkiye’de giyim ve beden algısını şekillendiren karmaşık tarihsel, kültürel ve psikolojik temelleri ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. Rapor, konunun tarihsel temellerini (Bölüm I), günümüzdeki dijital arenayı (Bölüm II), temel ideolojik argümanları (Bölüm III) ve küresel karşılaştırmalı bir perspektifi (Bölüm IV) ele alarak okuyucuya rehberlik edecek ve bir sentez ile sonuçlanacaktır. Bu çok katmanlı yaklaşım, Türkiye’deki çıplaklık algısı etrafında şekillenen mevcut tartışmanın derinliğini ve karmaşıklığını anlamak için bütüncül bir çerçeve sunmayı amaçlamaktadır.
Tarihsel Doku – Türkiye’de Giyim, Kimlik ve Modernite
Türkiye’de giyim, hiçbir zaman salt kişisel bir mesele olmamış, daima devlet gücü, toplumsal düzen ve siyasi kimlikle derinden iç içe geçmiştir. Bu bölüm, günümüzdeki tartışmaların anlaşılması için elzem olan bu tarihsel bağlamı kurmayı amaçlamaktadır. Giyimin, Osmanlı’daki katı bir sosyal düzenden Cumhuriyet’in devrimci bir aracına ve nihayetinde popüler kültürün bir ifade biçimine dönüşümü, bugünkü çatışmaların temelini oluşturmaktadır.
Kaftandan Fese: Osmanlı İmparatorluğu’nda Giyim Olarak Toplumsal Düzen
Osmanlı toplumunda giyim, kişisel bir tercihten ziyade, bireyin toplum içindeki yerini belirleyen katı bir görsel kod sistemiydi. Kıyafet, giyen kişinin dinini, mesleğini, sosyal statüsünü ve etnik kökenini anında belli eden bir üniforma işlevi görüyordu. Kumaşın cinsi, rengi ve özellikle başa takılan serpuşlar (
sarık gibi), görünür bir sosyal hiyerarşiyi sürdürmek amacıyla düzenleniyordu. Örneğin, sarayda giyilen kıyafetlerin halk tarafından giyilmesi yasaktı ve bu, toplumsal katmanlar arasındaki sınırları net bir şekilde çiziyordu. Bu sistemde kıyafet, bireyin kimliğini ifade etme aracı değil, ait olduğu toplumsal düzeni teyit etme zorunluluğuydu. Eski Türklerdeki rahat ve işlevsel giyim anlayışının (deri ve şalvar gibi) aksine , Osmanlı’da giyim, yerleşik ve karmaşık bir imparatorluk yapısının sosyal kontrol mekanizmalarından biri haline gelmişti.
- ve 19. yüzyıllarda başlayan kademeli Batılılaşma hareketleri, bu katı sistemdeki ilk çatlakları oluşturdu. Özellikle seçkinlerin Avrupa modasını takip etmeye başlaması ve II. Mahmud’un Yeniçeri Ocağı’nı kaldırdıktan sonra memurlar için Batı tarzı ceket-pantolon ve başlık olarak fesi benimsetmesi, radikal değişimlerin habercisiydi. Fesin kabulü, sadece bir başlık değişikliği değil, aynı zamanda devletin modernleşme yönündeki iradesinin ve geleneksel hiyerarşiyi (özellikle sarıkla temsil edilen ulema sınıfının gücünü) kırma çabasının bir simgesiydi. Bu dönem, giyimin artık sadece mevcut düzeni korumakla kalmayıp, aynı zamanda onu dönüştürmek için de kullanılabileceği fikrinin filizlendiği bir geçiş evresiydi.
Cumhuriyetin Gardırobu: Bir Devrim Aracı Olarak Giyim
1920’ler ve 1930’larda hayata geçirilen Kemalist giyim reformları, basit birer moda güncellemesi değil, Cumhuriyet’in laikleşme, Batılılaşma ve yeni, “modern” bir Türk vatandaşı yaratma yönündeki devrimci projesinin temel bir bileşeniydi. Bu reformların amacı, toplumu sadece çağdaşlaştırmak değil, aynı zamanda Osmanlı’dan miras kalan ve farklı din ve statüleri yansıtan kıyafet karmaşasını ortadan kaldırarak görsel bir birlik sağlamaktı. Bu süreç, giyimin siyasi bir araç olarak ne denli güçlü olabileceğinin en net örneklerinden birini oluşturdu.
Bu noktada, reformların cinsiyetlendirilmiş doğasını anlamak kritik öneme sahiptir. 25 Kasım 1925’te çıkarılan Şapka Kanunu, erkekler için Batı tarzı şapka giymeyi yasal bir zorunluluk haline getirirken, din adamı olmayanların kamusal alanda sarık gibi dini kisveler giymesini yasakladı. Buna karşılık, kadın giyimine yönelik benzer bir ulusal yasa çıkarılmadı. Bunun yerine, kadınlar “çağdaş kıyafet” (yani Batı tarzı elbiseler) giymeye toplumsal ve siyasi baskı yoluyla “teşvik edildi”. Peçe ve çarşaf gibi geleneksel örtüler, ulusal bir yasak olmamasına rağmen, bazı yerel yönetimler tarafından kendi bölgelerinde yasaklandı. Bu durum, modernleşme projesinde cinsiyete dayalı bir dinamik yarattı: erkeklerin modernliği yasa ile dayatılırken, kadınların modernliği toplumsal bir beklenti ve “ikna” süreci olarak kurgulandı. Bu ayrım, kadın bedeninin ve giyiminin, modernliğin ve laikliğin sergilendiği sembolik bir alan olarak konumlandırılmasına yol açtı ve bu durumun etkileri günümüze kadar uzandı.
Pop Kültür Kopuşu: 20. Yüzyıl Sonlarında Yeni Özgürlük İfadeleri
1970’ler, 80’ler ve 90’lar, küresel popüler kültürün Türkiye’ye girerek devlet eliyle dayatılan modernlik anlayışından farklı, alternatif ve bireysel kendini ifade biçimleri sunduğu bir dönemi temsil eder. Bu dönem, giyimin siyasi bir bağlılık sembolü olmaktan çıkıp kişisel ve altkültürel bir kimlik aracına dönüşmeye başladığı bir kırılmadır.
1970’lerde hippi kültürünün etkisiyle yayılan “salaş” (bol ve rahat) ve bohem tarzlar, renkli ve çiçekli desenler, geniş paça pantolonlar, farklı bir özgürlük anlayışını simgeliyordu. Bu, devletin tanımladığı “modern”den ziyade, bireyin doğayla ve kendiyle barışık olma arayışını yansıtan bir tarzdı.
1980’ler ise, özellikle özel televizyon kanallarının ve müzik videolarının yaygınlaşmasıyla, tüketim odaklı bir bireyciliğin yükselişine sahne oldu. Bu dönem, “daha fazlası daha iyidir” estetiğiyle tanımlanabilir: parlak neon renkler, abartılı kesimler, büyük omuz vatkaları ve gösterişli aksesuarlar, dönemin modasına damgasını vurdu. Bu tarz, bireyin kendini gösterme ve popüler kültür akımlarına dahil olma arzusunu yansıtıyordu ve devletin yekpare modernlik projesinden tamamen farklı, kişisel bir ifade biçimiydi. Aerobik kıyafetleri ve tozluklar gibi spor giyim unsurları da gündelik hayata girerek bedenin ve sağlığın yeni bir estetikle sergilenmesine olanak tanıdı.
1990’lar, bu çeşitliliği daha da ileri taşıdı. Grunge akımının getirdiği flanel gömlekler ve yırtık kotlar, minimalist akımların yükselişi ve sokak modasının hakimiyeti, giyim yelpazesini genişletti. Artık bireyler, tek bir moda akımına bağlı kalmak yerine, farklı altkültürlerden ve tarzlarından beslenerek kendi kimliklerini oluşturabiliyorlardı. Bu üç on yıl, giyimin Türkiye’de devlet kontrolünden çıkarak küresel akımların ve bireysel tercihlerin bir parçası haline gelme sürecini tamamladı ve günümüzdeki çok sesli ve çatışmalı ortamın zeminini hazırladı.
Türkiye’nin giyim konusundaki mevcut kutuplaşması, doğrudan Cumhuriyet’in kuruluş mirasının bir sonucudur. Kemalist reformlar, giyimi statik bir sosyal hiyerarşi göstergesinden (Osmanlı dönemi) dinamik bir siyasi bağlılık sembolüne (Cumhuriyet dönemi) dönüştürmüştür. Bu eylem, yani gardırobun siyasallaştırılması, günümüzdeki “kültür savaşlarının” üzerinde yürütüldüğü fay hatlarını yaratmıştır. Osmanlı devleti, istikrarlı ve okunabilir bir sosyal düzeni dayatmak için kıyafeti kullanırken , Cumhuriyet, ulus inşa projesinde bu eski kimlikleri silmek ve yeni bir kimlik oluşturmak için giyimi son derece görünür ve etkili bir araç olarak benimsemiştir. Erkekler için şapkayı zorunlu kılarak ve kadınlar için Batı tarzı giyimi “teşvik ederek” devlet, güçlü bir görsel ikilik yarattı: modern/laik/Cumhuriyet yanlısı karşısında geleneksel/dindar/reform karşıtı. Bu ikilik hiçbir zaman tam olarak çözülmedi; yalnızca on yıllar boyunca bastırıldı. 20. yüzyılın sonları ve 21. yüzyılın başlarındaki siyasi ve sosyal değişimler, bu bastırılmış gerilimlerin muazzam bir güçle yeniden yüzeye çıkmasına olanak tanıdı. Dolayısıyla, bugün bir kadının dekolteli bir kıyafet veya başörtüsü takmayı seçmesi, bu tarihsel ikiliğe göre giyimi siyasi bir sembol olarak görmeye koşullanmış bir toplum tarafından anında bu haritaya yerleştirilir. Tartışma yeni değildir; sadece tarihsel kökleri yeniden açığa çıkarılmakta ve güçlendirilmektedir.
Çağdaş Arena – Dijital Bedenler ve Derinleşen Bölünmeler
Tarihsel arka plandan günümüze geçiş yaptığımızda, teknolojinin ve toplumsal dinamiklerin giyim üzerindeki tartışmaları nasıl dönüştürdüğünü ve yoğunlaştırdığını görmekteyiz. Sosyal medya, bu çatışmayı kronik bir toplumsal gerilim olmaktan çıkarıp, akut, günlük ve son derece kişisel bir yüzleşmeye dönüştürmüştür.
Instagram Etkisi: Görünürlüğün ve Yargının Hızlanması
Instagram ve TikTok gibi sosyal medya platformları, moda ve beden algısı üzerindeki tartışmaların doğasını temelden değiştirmiştir. Bu platformlar, bir yandan modayı demokratikleştirerek herkesin kendi tarzını sergilemesine olanak tanırken , diğer yandan bir hiper-görünürlük, sürekli performans ve kişisel markalaşma kültürü yaratmıştır. “#OOTD” (Günün Kombini) gibi etiketler, her bireyi potansiyel bir moda fenomenine dönüştürürken, algoritmalar trend döngülerini benzeri görülmemiş bir hıza ulaştırmıştır.
Bu durum, bireyler üzerinde sürekli görünür, güncel ve “mükemmel” olma yönünde muazzam bir baskı yaratmaktadır. Kıyafetler artık sadece giyim eşyası değil, bir ifade biçimi ve kişisel imajın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Sosyal medya, bu yeni dijitalleşme çağında, bir trendin yayılmasını aylar süren bir süreçten bir gecede küresel bir fenomene dönüştürebilmektedir. Bu hız ve görünürlük, bireylerin giyim seçimlerini daha bilinçli hale getirirken, aynı zamanda onları daha fazla yargıya ve sosyal baskıya maruz bırakmaktadır. Bir fenomenin giydiği bir elbise anında tükenebilirken , aynı kıyafet başka bir kesim tarafından anında eleştiri bombardımanına tutulabilmektedir. Bu dinamik, giyim tartışmalarını daha önce hiç olmadığı kadar kamusal ve anlık bir hale getirmiştir.
Bir Kültürel Fay Hattı Olarak Giyim
Birinci bölümde incelenen tarihsel arka planın bir devamı olarak, giyim günümüz Türkiye’sinde derin toplumsal kutuplaşmanın (kutuplaşma) en birincil görsel göstergelerinden biri olarak hizmet etmektedir. Bu kutuplaşma, siyasi söylemler, eğitimsizlik ve yaşam tarzı farklılıkları gibi çeşitli nedenlerle beslenmekte ve giyim tarzları üzerinden somutlaşmaktadır.
Tartışma genellikle iki karşıt sembol etrafında çerçevelenir: başörtüsü ve dekolte. Her biri, karşı taraf tarafından kişisel bir tercih olarak değil, meydan okuyan bir siyasi beyan ve direnilmesi gereken bütün bir yaşam tarzının sembolü olarak görülmektedir. Bu algı, giyimi kimliğin bir yansıması ve ait olunan toplumsal grubun bir özelliği olarak kodlar. Bu kodlama üzerinden, insanlar kendileri gibi giyinmeyenleri aşağılama, dışlama ve hatta suçlama hakkını kendilerinde görebilmektedir. Siyasi aktörler ve medya organları da bu sembolleri kendi tabanlarını harekete geçirmek için sıklıkla kullanarak gerilimi canlı tutmakta ve kutuplaşmayı derinleştirmektedir. Bu durum, sadece farklı ideolojiler arasında değil, aynı zamanda kültürel kimlik eksenli fay hatlarının (muhafazakâr-seküler gibi) giderek daha belirgin hale gelmesine yol açmaktadır. Sonuç olarak, giyim tercihleri, toplumsal diyalog zeminini daraltan ve farklı kesimler arasındaki medeni ilişkileri kesme noktasına getirebilen bir ayrışma unsuru haline gelmiştir.
Bakış ve Linç Çetesi: Dijital Çağda Kamusal Utandırma
Türkiye’de sosyal medyanın yükselişiyle birlikte, “linç kültürü” olarak adlandırılan bir fenomen ortaya çıkmıştır. Bu, anonim veya yarı anonim kalabalıkların, algılanan bir norm ihlali nedeniyle bireyleri hedef aldığı bir tür dijital kanunsuz infazdır. Bu kültür, özellikle giyim tercihleri nedeniyle kadınları ve ünlüleri hedef almaktadır. Oyuncu Melis Sezen’in bir ödül töreninde giydiği dekolteli elbise veya sunucu Seda Akgül’ün paylaştığı fotoğraflar üzerine gelişen polemikler, bu durumun en bilinen örneklerindendir. Bu olaylarda, hedef alınan kişinin paylaşımının altına on binlerce olumsuz yorum yazılarak, karakter suikastı ve itibar zedeleme girişiminde bulunulur.
Bu dijital linç, genellikle “ideal beden” algısıyla yakından ilişkilidir. Sosyal medya, belirli güzellik ve beden standartlarını dayatırken , bu standartlardan sapan veya bu standartları bazı kesimlerce “uygunsuz” veya “teşhirci” bir şekilde sergileyenler yoğun eleştirilere ve aşağılamalara maruz kalmaktadır. Fenomenler ve ünlüler, geniş kitleler tarafından takip edildikleri için bu sürecin merkezinde yer alırlar. Onların giyim tarzları, bir yandan trendleri belirlerken, diğer yandan toplumsal ahlak ve değerler üzerinden sürekli bir denetime tabi tutulur. Sosyal medyanın anonimlik ve hızlı yayılım gibi özellikleri, bu tür linç eylemlerini kolaylaştırmakta ve sorumluluk duygusunu azaltarak saldırganlığı teşvik etmektedir. Bu durum, giyim özgürlüğünü savunan bireyler üzerinde ciddi bir psikolojik baskı ve otosansür mekanizması yaratmaktadır.
Sosyal medya, Türkiye’deki giyim konusundaki çatışmayı yaratmamış, ancak onu kronik, düşük dereceli bir toplumsal gerilimden akut, günlük ve son derece kişisel bir yüzleşmeye dönüştürmüştür. Bu platformlar, kamusal bakışı adeta bir silaha çevirmiştir. Tarihsel kutuplaşma, kültürel kin ve sembolik karşıtlığın “kuru barutunu” hazırlamıştı. Sosyal medya ise bu baruta “kıvılcımı” çakmıştır. Anonimlik, bilginin hızla yayılması, algoritmik güçlendirme ve kamusal figürlere doğrudan erişim gibi mimari özellikleri, öfke güruhlarını harekete geçirmek için mükemmel bir zemin hazırlamıştır. Sosyal medyadan önce bir ünlünün kıyafeti bir dergi köşesinde tartışılırdı. Şimdi ise tek bir Instagram gönderisi, saatler içinde on binlerce yorumu, haber makalesini ve siyasi açıklamayı tetikleyerek bir öfke geri bildirim döngüsü yaratabilmektedir. Bu durum, pasif bir “görme” eylemini, aktif, katılımcı bir “yargılama” ve “cezalandırma” (
linç) eylemine dönüştürmektedir. Bakış artık sadece gözlemsel değil; performatif ve cezalandırıcıdır. Dolayısıyla, temel değişim ölçek, hız ve katılım düzeyindedir. Sosyal medya, herkese giyim üzerindeki tarihsel kültür savaşına katılma platformu sunarak, kişisel olanı anında ve çoğu zaman acımasız bir şekilde siyasi hale getirmiştir.
Temel Tartışmanın Yapısökümü – Özgürlük, Haklar ve Ahlak
Türkiye’de giyim ve çıplaklık algısı etrafında dönen hararetli tartışma, yüzeydeki sloganların altında derin felsefi, psikolojik ve hukuki ayrımlar barındırır. Bu bölüm, “özgürlük” ve “teşhircilik” olarak kodlanan iki karşıt kutbun temel argümanlarını, bireyin iç dünyasından başlayarak daha geniş yasal, ahlaki ve ideolojik çerçevelere uzanan bir yelpazede yapısöküme uğratacaktır.
Kendini İfade Psikolojisi: “Neden Giydiğimi Giyiyorum”
“Bu benim hakkım, karışamazsınız” argümanının temelinde, giyimin birey için ne anlama geldiğine dair derin psikolojik motivasyonlar yatar. “Moda psikolojisi” alanı, giyim tercihlerinin sadece estetik bir zevk olmadığını, aynı zamanda güçlü bir kimlik inşası aracı olduğunu ortaya koymaktadır. Kıyafetler, bireylerin kim olduklarını, hangi sosyal gruplara ait olduklarını, hangi değerleri benimsediklerini ve hatta o anki ruh hallerini dış dünyaya sinyalize etmelerini sağlayan sözsüz bir iletişim dilidir.
Örneğin, canlı renkler ve özgün desenler seçen bir kişi yaratıcı ve dışa dönük bir karakter sergileyebilirken, minimalist ve sade kıyafetler seçen biri daha ciddi ve sakin bir duruşa sahip olduğunu ima edebilir. Bu, giyimin, bireyin iç dünyasını dışa vurma aracı olarak işlev gördüğünü gösterir. Ayrıca, “enclothed cognition” (giysili biliş) olarak bilinen bilimsel kavram, giydiğimiz kıyafetlerin sadece başkalarının bizi nasıl algıladığını değil, aynı zamanda kendi bilişsel süreçlerimizi ve duygusal durumumuzu da aktif olarak değiştirebileceğini öne sürer. Bir takım elbise giyildiğinde daha yetkin hissedilmesi veya sevilen bir kıyafetle özgüvenin artması bu teoriyi destekler. Bu bulgular, giyim özgürlüğü talebinin yalnızca politik bir slogan olmadığını; aynı zamanda temel bir kendini tanımlama, psikolojik rahatlık ve özgüven inşa etme ihtiyacının bir yansıması olduğunu göstermektedir.
Demokratik Beden: Kişisel Özgürlük ve Hukukun Sınırları
“Bu benim hakkım, karışamazsınız” iddiası, hukuki ve demokratik haklar perspektifinden incelendiğinde, liberal siyaset teorisinin temel ilkelerine dayanır. Bu görüşe göre, bireyin giyim tercihi, ifade özgürlüğü şemsiyesi altında korunan bir kendini ifade biçimidir. Demokrasilerde devletin ve dolayısıyla toplumun, başkalarına doğrudan zarar vermeyen kişisel tercihlere müdahale etmemesi esastır.
Bu ilke, Türk hukuk sisteminde de yankı bulmuştur. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları, eşlerden birinin diğerinin giyim tarzına müdahale etmesinin, evlilik birliğini temelden sarsan bir davranış ve kişisel haklara saldırı olarak kabul edilebileceğini, bu durumun bir boşanma sebebi sayılabileceğini ortaya koymuştur. Yargıtay kararları, kıyafet seçimine müdahalenin, bireyin kişisel özgürlüklerini ihlal eden ve psikolojik baskı oluşturan bir davranış olduğunu açıkça belirtmektedir. Bu hukuki çerçeve, giyim tercihinin kamusal bir mesele değil, bireyin özel alanına ve otonomisine ait bir hak olduğunu teyit eder. Dolayısıyla, bir kadının kıyafetine karışılmasını “ifade özgürlüğüne müdahale” olarak değerlendirmek ve bu müdahaleye karşı çıkmayı da demokratik bir hak olarak görmek mümkündür. Bu perspektif, bedeni, bireyin egemenlik alanı olarak tanımlar ve bu alana yönelik her türlü dış müdahaleyi bir hak ihlali olarak görür.
Toplulukçu Eleştiri: Teşhircilik, Mahremiyet ve Toplumsal Uyum
Tartışmanın diğer kutbunda yer alan ve dekolte gibi açık giyim tarzlarını “özgürlük” yerine “teşhircilik” (teşhircilik) olarak tanımlayan görüş, bireyi değil, topluluğu merkeze alan bir felsefeden beslenir. Bu yaklaşım, genellikle İslami ve muhafazakâr düşüncedeki mahremiyet (mahrem olanı koruma, özel alan) ve edep (terbiye, görgü) kavramlarına dayanır.
Bu perspektife göre, bireyin eylemleri, özellikle de kamusal alandaki görünürlüğü, sadece kendisini ilgilendirmez; aynı zamanda toplumun ahlaki sağlığı ve sosyal uyumu üzerinde de bir etkiye sahiptir. Giyim, bireyin kendini nasıl hissettiğinden ziyade, başkaları üzerindeki etkisi ve toplumsal çevreye yaptığı katkı üzerinden değerlendirilir. Bu görüş, insanın sürekli ilgi çekme ve görünür olma arzusunu (teşhircilik), dinin ve geleneğin toplumun daha büyük iyiliği için dizginlemeyi amaçladığı olumsuz bir özellik olarak görür. Dolayısıyla, belirli giyim tarzları, nötr bir kendini ifade eylemi değil, toplumsal uyumu bozan, geleneksel değerleri aşındıran ve özellikle gençleri olumsuz etkileyen kışkırtıcı bir eylem olarak kabul edilir. Bu bakış açısı, giyinmenin amacının başkalarına üstünlük taslamak veya cinsel ilgi çekmek olmaması gerektiğini, aksine tevazu ve onuru yansıtması gerektiğini savunur. Bu hassasiyetin sadece dindarlara özgü olmadığı, insan onuruna yakışan bir giyim arayışının evrensel bir değer olduğu da sıklıkla dile getirilir.
Feminist İkilem: Güçlenme mi, Kendini Nesneleştirme mi?
Konu kadınların dekolte veya açık giyimi olduğunda, feminist perspektifler tek ve birleşik bir cevap sunmaz; aksine, karmaşık ve çoğu zaman birbiriyle çelişen analizler ortaya koyar. Bu durum, meselenin basit bir “evet” veya “hayır” tartışması olmadığını gösterir.
Bir yanda, özellikle üçüncü dalga feminizmle ilişkilendirilen özgürleşme ve bedensel özerklik argümanı yer alır. Bu görüşe göre, bir kadının dekolteli veya “seksi” olarak nitelendirilebilecek kıyafetler giymeyi seçmesi, bedenini ataerkil kontrolden geri alma eylemidir. Kadınların, erkek bakışından (“male gaze”) kaçınmak için mütevazı giyinmek zorunda olduğu fikrine meydan okur ve tacizin sorumluluğunun failde olduğunu, kurbanın kıyafetinde olmadığını vurgular. Bu perspektifte, ne giyeceğine özgürce karar verme eyleminin kendisi güçlendiricidir.
Diğer yanda ise, Ariel Levy gibi feministlerin öncülük ettiği “raunch culture” (teşhir kültürü) eleştirisi bulunur. Bu eleştiri, bu tür bir kendini ifadenin gerçekten özgürleştirici olup olmadığını sorgular. Bu seçimin, aslında erkek bakışının ve kadın bedeninin metalaştırılmasının bir içselleştirmesi olup olmadığını tartışmaya açar. Şu can alıcı soruyu sorar: Bu, nesneleştirmeye bir başkaldırı mıdır, yoksa nihayetinde ataerkil ve kapitalist çıkarlara hizmet eden bir kendini nesneleştirme midir?. Bu görüşe göre, kadınların cinsel bir obje olarak sunulduğu medya imgelerinin bir parçası olmak, gerçek bir güçlenme değildir.
Bu küresel feminist tartışmalar, Türkiye’de kendine özgü bir zeminde yankı bulur. Türk feminizmi içindeki tarihsel gerilimler, özellikle de başörtüsü meselesi, kadınların giyimi ve bedensel özerkliği konusunda birleşik bir duruş sergilemeyi zaman zaman zorlaştırmıştır. Bazı feministler için bir kadının istediği kadarını göstermesi temel bir hakken , diğerleri için moda endüstrisinin dayattığı güzellik standartları ve giyim kodları, kadınların vaktini ve enerjisini çalan, onları sürekli bedenleri üzerine düşünmeye iten bir baskı aracıdır. Ayrıca, iş yerindeki giyim beklentilerinin kadınlar üzerinde yarattığı çoklu denge kurma zorunluluğu ve sürekli denetim hissi de bu karmaşıklığa eklenen bir başka katmandır.
Türkiye’deki temel tartışma, iki farklı benlik anlayışı arasındaki uzlaşmaz bir çatışmadan kaynaklanmaktadır: Batı liberal geleneğinden beslenen “Liberal Benlik” (özerk, hak sahibi, psikolojik olarak kendini ifade eden) ve toplumsal bağları önceleyen “Toplulukçu Benlik” (sosyal ve ahlaki bir düzene gömülü, kolektife karşı görevleri olan). Bu, tek bir argümanla “kazanılabilecek” bir tartışma değildir, çünkü iki taraf temelde farklı felsefi başlangıç noktalarından hareket etmektedir. “Özgürlük” argümanı, bireyin psikolojik ihtiyaçlarını , haklarını ve özerkliğini önceliklendirir; en yüksek iyi, kendini gerçekleştirmektir. “Teşhircilik” argümanı ise toplumsal uyumu, ahlaki düzeni ve kolektif değerleri (
mahremiyet) önceler ; en yüksek iyi, toplumun refahı ve ahlaki bütünlüğüdür. Feminist tartışma ise, ataerkil ve kapitalist bir sistem içinde “özgürlük” tanımını sorgulayarak bir başka katman ekler ve “Liberal Benliğin” seçimlerinin gerçekten özerk olup olmadığını sorar. Bu çerçeveler felsefi olarak farklı olduğu için, taraflar birbirini anlamadan konuşur. Bir tarafın “hakkı”, diğerinin “toplumsal çürümesidir.” Bir tarafın “güçlenmesi”, diğerinin “kendini nesneleştirmesidir.” Dolayısıyla, tartışmanın çözümsüzlüğü, gerçekler üzerindeki bir anlaşmazlıktan değil, bir dünya görüşleri çatışmasından kaynaklanmaktadır. Bu temel ayrımı anlamak, çatışmanın neden bu kadar derin ve duygusal olduğunu anlamanın anahtarıdır.
Küresel Bir Mercek – Çıplaklık ve Giyime Karşılaştırmalı Perspektifler
Türkiye’deki tartışmanın özgünlüğünü ve karmaşıklığını tam olarak kavrayabilmek için, diğer toplumların çıplaklık, hukuk ve toplumsal normlar arasındaki ilişkiyi nasıl yönettiğine bakmak kritik bir bağlam sunar. Bu küresel karşılaştırma, Türkiye’deki durumun ne denli siyasallaşmış ve kendine özgü olduğunu ortaya koymaktadır.
Fransız-Naturist Modeli: Düzenlenmiş ve Cinsellikten Arındırılmış Çıplaklık
Fransa, düzenlenmiş çıplaklık konusunda bir model sunar. Kamusal alanda çıplaklık, Fransız Ceza Kanunu’nun 222-32. maddesi uyarınca “cinsel teşhir” (exhibition sexuelle) olarak kabul edilir ve genel olarak yasa dışıdır. Ancak bu yasa, naturist plajlar, tatil köyleri ve özel mülkler gibi özel olarak belirlenmiş alanlarda uygulanan çıplaklığı kapsamaz. Bu bölgelerde çıplaklık yasaldır ve kültürel olarak kabul görmüştür.
Bu modelin anahtarı, naturizmin bir yaşam tarzı olarak görülmesi ve sağlık, doğa ile bütünleşme ve beden olumlama gibi kavramlarla ilişkilendirilmesidir. Bu belirlenmiş bağlamlarda çıplaklığı
cinsellikten arındırma yönünde bilinçli bir kültürel çaba vardır. Naturizm, saygı temelinde (kendine, başkalarına ve doğaya) işleyen bir felsefe olarak tanımlanır. Bu yaklaşım, çıplaklığın Türkiye’deki gibi anında siyasallaştırıldığı ve yoğun bir şekilde cinselleştirildiği tartışma ortamından keskin bir şekilde ayrılır. Fransa’da sorun, çıplaklığın kendisi değil, nerede ve hangi niyetle sergilendiğidir.
İskandinav Rahatlığı: Doğal ve Cinsellik Dışı Olarak Çıplaklık
İskandinav ülkeleri, çıplaklığın özellikle sauna, göl kenarında yüzme ve soyunma odaları gibi komünal alanlarda doğal, normal ve büyük ölçüde cinsellik dışı olarak görüldüğü bir kültürü temsil eder. Bu toplumlarda çıplaklığa karşı genel tutum, katı kurallardan ziyade karşılıklı rahatlık, kişisel özgürlük ve saygıya dayanır. Dilsel olarak dahi cinsellik ve küfür arasında daha zayıf bir bağ olması, çıplaklığın daha az tabu olmasına katkıda bulunmuştur.
Bu kültürel rahatlık, çıplaklığın ahlaksızlıkla eşdeğer görülmediği bir anlayıştan beslenir. Ancak, son yıllarda bu durumda bir değişim gözlemlenmektedir. Özellikle genç nesiller arasında, kısmen göçmen toplulukların farklı kültürel normları ve kısmen de akıllı telefonların yarattığı dijital gözetim (revenge porn gibi endişeler) nedeniyle daha fazla mahremiyet ve mütevazılığa doğru bir eğilim olduğu belirtilmektedir. İsveç’te, bir zamanlar daha yaygın olan kamusal alanda üstsüz güneşlenme gibi pratikler, bazı bölgelerde toplumsal şikayetler üzerine kısıtlanmıştır. Bu durum, İskandinav modelinin bile küreselleşme ve dijitalleşme karşısında durağan olmadığını göstermektedir.
Doğu Asya Mütevazılığı: Muhafazakâr Normlar ve Grup Uyumu
Japonya ve Güney Kore, mütevazılığın ve duruma uygun giyinmenin saygı göstergesi ve grup uyumunu sürdürmenin bir yolu olarak son derece değerli olduğu zıt bir model sunar. Bu kültürlerde vurgu, öne çıkan bireysel ifadeden ziyade, ortama uyum sağlamak ve topluluğun bir parçası olmaktır.
Açık ve dekolteli giysiler, özellikle kadınlar için omuzları veya göğüs dekoltesini sergileyen kıyafetler, genellikle dini nedenlerden çok, muhafazakâr bir görgü ve toplumsal adaba verilen kültürel önem nedeniyle hoş karşılanmaz. Güney Kore’de iyi giyinmek bir saygı işareti olarak kabul edilirken , Japonya’da özellikle iş ortamında giyim son derece muhafazakârdır ve amaç göze batmamaktır. Turistlerden bile tapınak gibi kutsal mekanları ziyaret ederken mütevazı giyinmeleri beklenir. Bu model, giyimin bireysel özgürlükten ziyade toplumsal sorumluluk ve saygı çerçevesinde değerlendirildiği bir dünya görüşünü yansıtır ve Türkiye’deki toplulukçu eleştirinin bazı seküler yankılarını taşır.
Bedenin Görünürlüğüne İlişkin Sosyal ve Yasal Normların Karşılaştırmalı Çerçevesi
Aşağıdaki tablo, incelenen bölgelerdeki temel farklılıkları yapılandırılmış bir şekilde özetleyerek, Türkiye’deki durumun özgünlüğünü pekiştirmektedir.

Sonuç: Sentez ve İleriye Dönük Analiz
Bu raporun ortaya koyduğu gibi, Türkiye’de çıplaklık ve giyim üzerine yürütülen güncel tartışma, modern ile geleneksel arasındaki basit bir ikilikten çok daha fazlasıdır. Bu, Osmanlı’nın sosyal kontrol mekanizmalarından, Cumhuriyet’in ulus inşa projesinden, küresel tüketim kültüründen, derin siyasi kutuplaşmadan ve dijital medyanın dönüştürücü gücünden dokunmuş karmaşık bir goblendir. Tartışmanın merkezinde, giyimin bir siyasi bağlılık ve kimlik sembolü olarak kodlandığı tarihsel bir miras yatmaktadır. Bu miras, sosyal medyanın yarattığı hiper-görünürlük ve anlık yargılama ortamında yeni ve daha şiddetli bir ifade bulmuştur.
Analiz, “özgürlük” ve “teşhircilik” şeklindeki karşıt kutupların, aslında birbiriyle konuşmayan iki farklı felsefi dünya görüşünü temsil ettiğini göstermiştir: bireysel özerkliği ve kendini ifadeyi önceleyen Liberal Benlik ile toplumsal uyumu ve ahlaki düzeni merkeze alan Toplulukçu Benlik. Feminist perspektifler ise bu denklemi daha da karmaşıklaştırarak, ataerkil ve kapitalist bir sistemde “özgürlük” ve “güçlenme” kavramlarının kendisini sorgulamaya açmıştır. Bu farklı çerçevelerin gözden kaçırdığı ortak nokta ise, tüm tarafların kadın bedenini sembolik bir savaş alanı olarak görme ve onu kendi ideolojik projeksiyonları için bir araç olarak kullanma eğilimidir.
İleriye bakıldığında, bu tartışmanın geleceği birkaç kilit faktöre bağlı olacaktır. Bu kutuplaşmış ve dijitalleşmiş dünyada yetişen Z kuşağının tutumları, denklemi değiştirebilir. Z kuşağı üzerine yapılan çalışmalar, onların bir yandan çeşitliliğe ve farklı beden temsillerine olumlu yaklaştığını, ancak diğer yandan aşırı marjinal buldukları temsiller karşısında markalarla bağlarını zayıflatabildiğini göstermektedir. Bu, hem kabul hem de belirli sınırlar arayışında olan karmaşık bir nesle işaret etmektedir.
Aynı zamanda, küresel bir akım olan ve Türkiye’de de özellikle sosyal medya aracılığıyla yankı bulan “Beden Olumlama Hareketi” (Body Positivity), yeni bir karşı anlatı sunma potansiyeli taşımaktadır. Bu hareket, dayatılan “ideal” güzellik standartlarına meydan okuyarak, tüm bedenlerin olduğu gibi kabulünü ve görünürlüğünü savunur. Ancak bu hareketin kendisi de endüstri tarafından ticari çıkarlar doğrultusunda dönüştürülme ve popülerliğini yitirme riskiyle karşı karşıyadır. Yine de, hareketin temelindeki kendini kabul ve öz şefkat mesajı , mevcut yargılama ve utandırma döngüsünden potansiyel bir çıkış yolu sunmaktadır.
Nihayetinde, Türkiye’nin gardırobunun geleceği, toplumun beden hakkında konuşmak için yeni bir dil geliştirip geliştiremeyeceğine bağlıdır. Bu yeni dilin, ülkenin siyasi ve kültürel çatışmalarının tarihsel yükü tarafından tek başına tanımlanmayan, bireysel haklara saygıyı toplumsal duyarlılıkla dengeleyebilen ve en önemlisi, bedeni bir savaş alanı olmaktan çıkarıp bir insanlık durumu olarak yeniden çerçeveleyebilen bir dil olması gerekmektedir. Bu gerçekleşene kadar, giyim tercihleri Türkiye’nin en görünür fay hatlarından biri olmaya devam edecektir.
Kaynaklar
https://bianet.org/haber/kilik-kiyafet-tartismasinda-soz-kadinlarda-150377
https://www.haksozhaber.net/okul/toplumsal-kutuplasma-ve-diyaloga-nasil-yaklasmali-6945yy.htm
https://www.youtube.com/watch?v=OD2rOvRPC2c
https://gazeteoksijen.com/yazarlar/bekir-agirdir/kutuplasmanin-yarattigi-buzlar-cozulurken-57055
https://vogue.com.tr/gundem/turk-modasinin-100-yillik-seruveni-gelenekten-gelecege
https://hthayat.haberturk.com/yasam/guncel/haber/1027905-80-li-yillarda-neler-modaydi
https://onedio.com/armagan-caglayan-haberleri
https://www.therelate.app/blog/beden-olumlama
https://marmarabolge.com/sosyal-medyanin-kiyafet-kulturu-uzerindeki-etkisi
https://forum.donanimhaber.com/esinizin-giyimine-karisir-misiniz–144362513-2
https://vesaire.press/turkiye-kadin-dayanisma-bazi-hatalar/
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/4510411
https://www.researchgate.net/publication/339014765_Beden_Olumlama_Hareketinin_Sosyal_Medyadaki_Yansimalari_Instagram_Ornegi
https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/dekolte-bolgesine-sunnet-derisi-enjekte-ettirmisti-seda-sayan-yasadigini-degisimi-anlatti-42389839
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/756796
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/melis-alphan/kadinlarin-kiyafetine-karismak-demokratik-hak-midir-40110702
https://www.ozgurder.org/uskudar/toplumsal-kutuplasma-ve-diyaloga-nasil-yaklasmali-3158h
https://www.atolyeizmir.com/modanin-insan-psikolojisi-uzerinde-ne-gibi-etkileri-vardir/
https://www.dizidoktoru.com/magazin/dekolte-tartismasina-nilufer-den-yorum-geldi-h23862.html
https://radyo45lik.com/70ler-80ler-ve-90lar-moda-akimlari/
https://www.herfetch.com/blog/icerik/interaktifm-moda-sosyal-medya-ve-giyim-trendleri-
https://yetkinreport.com/2023/12/29/turkiyede-kutuplasmanin-nedenleri-sodevin-raporunda/
https://onedio.com/haber/sizi-de-etkisi-altina-alacak-90-li-yillarin-cok-konusulan-moda-akimlari-1028052
https://www.erdemozcan.av.tr/esin-giyimine-karisma-bosanma-sebebi-midir-.html
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3018078
https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1yafet_Devrimi
https://www.researchgate.net/publication/366010676_Beden_Olumlama_Kampanyalari_Z_Kusaginin_Yaklasimina_Dair_Bir_Odak_Grup_CalismasiBody_Positivity_Campaigns_Focus_Group_Study_On_The_Approach_Of_Gen_Z
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/501629
https://www.gozdecomoglu.com/moda-ve-medya-sosyal-medyanin-etkisi/
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/4392356
https://www.oggusto.com/moda/moda-tarihi-ve-1980ler-modasi
https://www.5harfliler.com/okur-mektubu-modayla-feminizmin-nasil-bir-iliskisi-var/
https://www.modapsikolojisi.com/blog/kiyafetlerle-kendini-i-fade-etme-moda-psikolojisi-uzerine
https://istanbultarihi.ist/118-osmanli-istanbulunda-giyim-kusam
https://www.freiheit.org/tr/tuerkiye/tuerkiyede-kutuplasmanin-cografi-evrimi-ve-genclik-kutuplasmasi
https://www.dailymotion.com/video/x6xk85w
https://www.youtube.com/watch?v=dcUttkA-bKU
https://uskudar.edu.tr/tr/icerik/44914/linc-kulturu-sosyal-medya-ile-kuresellesti
https://www.ayk.gov.tr/wp-content/uploads/2015/01/A%C4%9EA%C3%87-Saliha-%C3%87%C4%B0V%C4%B0TC%C4%B0-%C5%9Eule-BO%C4%9EDAY-SAY%C4%9EILI-Ba%C5%9Fak-CUMHUR%C4%B0YET%E2%80%99TEN-G%C3%9CN%C3%9CM%C3%9CZE-KADIN-G%C4%B0Y%C4%B0M-K%C3%9CLT%C3%9CR%C3%9CNDEK%C4%B0-DE%C4%9E%C4%B0%C5%9E%C4%B0MLER-%C3%9CZER%C4%B0NE-B%C4%B0R-ARA%C5%9ETIRMA.pdf
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/680789
https://www.oggusto.com/moda/moda-tarihi-ve-1990lar-modasi
http://www.enfal.de/tes17.htm
https://onedio.com/haber/14-madde-ile-sevgilisinin-giyimine-karisan-erkeklerin-fazlasiyla-itici-olduklari-gercegi-734036
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3261850
https://www.egitisim.gen.tr/kilik-kiyafet-sapka-inkilabi/
https://www.modapsikolojisi.com/blog/moda-psikolojisiyle-kendini-i-fade-etmenin-derinligi
https://www.gazeteduvar.com.tr/politik-sutyen-ve-bir-suc-mahali-olarak-eril-bakis-makale-1564629
https://avesis.aybu.edu.tr/yayin/83e64690-a4ed-4456-ab6f-9cb18943c977/olumluluktan-arindirilmis-toplum-tipolojisi-baglaminda-mahremiyet-tesetturlu-olmak/document.pdf
https://mutlubaris.com/calisma-alanlari/giyim-terapisi-ve-moda-psikolojisi
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/3499060
https://siinav.ataaof.edu.tr/pdf.aspx?du=ZypO2QKgNcMEfi66J7baNQ==
https://www.researchgate.net/publication/377233939_8_BOLUM-_Turkiye’de_Cumhuriyet_Reform_Hareketlerinin_Kilik_Kiyafet_Ve_Moda_Alninda_Yapilan_Donusume_Katkilari
http://www.tpocg.org/blog/sosyal-medya-ve-linc-kulturu
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/397520
https://www.researchgate.net/publication/374731906_ATATURK_DONEMI_KILIK_KIYAFET_DUZENLEMELERI_VE_TOPLUM_UZERINDEKI_ETKILERIATATURK_PERIOD_COSTUME_REGULATIONS_AND_THEIR_EFFECTS_ON_SOCIETY
https://belmabalandi.com/giyim-ve-psikoloji-kiyafetler-ruh-halinizi-nasil-etkiler/
https://www.youtube.com/watch?v=kHqYECCGa80
https://dergipark.org.tr/tr/pub/ankuayd/issue/80455/1326858
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezDetay.jsp?id=4C_DRWQezs9mDXexDCJxEg
https://atamdergi.gov.tr/tam-metin/160/tur
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/4224056
https://www.tercuman.com/kultur-sanat/moda-psikolojisi-kendini-ifade-etmenin-yeni-yolu-605/
https://mutlubaris.com/makalelerim/moda-psikolojisi-kiyafetlerin-senin-uzerindeki-etkileri-ve-psikolojik-yansimalari
https://www.researchgate.net/publication/392324286_TURKIYE’DE_ISLAMI_FEMINIZM_VE_KADIN_KIMLIGININ_YENIDEN_INSASI_RECEL_BLOG_ORNEGI
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1968214
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3050778
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1505569
https://isamveri.org/pdfdrg/D03416/2014_32/2014_32_OZELI.pdf
https://www.haksozhaber.net/teshircilige-karsi-cikanlar-nicin-hedef-gosteriliyor-154669h.htm
https://iletisimansiklopedisi.com/2023/10/20/linc-kulturu-cancel-culture/
https://sosyologca.org/?mod=makale_tr_ozet&makale_id=54551
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2357080
https://www.researchgate.net/publication/303047406_The_objectification_of_women_in_mass_media_Female_self-image_in_misogynist_culture
https://en.wikipedia.org/wiki/Third-wave_feminism
https://www.ashleyhoskin.ca/criticalfem
https://iaffe.memberclicks.net/assets/docs/Book%20Celebration%20-%20July%202023.pdf
https://en.wikipedia.org/wiki/Clothing_laws_by_country
https://apalacheresearch.com/2021/09/17/fact-check-swedish-attitudes-toward-sexuality-and-public-nudity/
https://post45.org/2024/06/have-we-learned-anything/
https://www.howtoliveindenmark.com/moving-to-denmark/nudity-in-denmark/
https://olitor.uw.edu/adult-content-france
https://www.reddit.com/r/JapanTravelTips/comments/190up2l/dress_code/
https://www.reddit.com/r/sweden/comments/gvrk12/question_about_swedish_culture_and_nudity/
https://www.realestate-tokyo.com/living-in-tokyo/japanese-culture/japans-dress-code/
https://www.reddit.com/r/Asksweddit/comments/gvgurb/question_about_swedish_culture_and_nudity/
https://laviedesidees.fr/Sloganising-Bodies
https://discover.hubpages.com/politics/nudity-acceptance-scandinavia-sweden-norway
https://www.campervaniceland.com/blog/things-to-do/nude-iceland
https://www.travelandtourworld.com/news/article/respecting-japan-cultural-dress-code-what-you-need-to-know/
https://www.france.fr/en/article/faq-naturism-france/
https://www.naturisme.fr/en/news/naturism-what-does-the-regulation-in-france-say
https://sandee.com/blog/nudism-laws-in-france
https://travelconscious.co/south-korean-culture-and-etiquette/
https://en.wikipedia.org/wiki/Etiquette_in_South_Korea
https://www.worldbusinessculture.com/country-profiles/south-korea/business-dress-style/