Yönetici Özeti: Bu rapor, Türkiye’de sol hareketin entelektüel kökenlerinden günümüzdeki parçalı yapısına uzanan yörüngesini takip ederek kapsamlı bir analiz sunmaktadır. Rapor, hareketin sürekli tekrar eden ortaya çıkış, bastırılma ve dönüşüm döngülerini ve devletle, toplumla ve siyasi şiddet ile Kürt meselesi gibi tartışmalı konularla olan karmaşık ilişkisini vurgulamaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde gayrimüslim aydınlar arasında filizlenen ilk sosyalist fikirlerden, Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte Mustafa Suphi ve yoldaşlarının trajik tasfiyesine; 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlük ortamında Türkiye İşçi Partisi (TİP) ile yakalanan parlamenter başarıdan, 1970’lerdeki ideolojik parçalanma ve şiddet sarmalına; 12 Eylül 1980 darbesiyle uğradığı tarihsel yenilgiden, Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve Kürt hareketinin yükselişiyle girdiği yeni arayışlara kadar solun tüm kritik evreleri incelenmektedir. Rapor, devletin sola yönelik değişmeyen güvenlikçi bakış açısını, solun toplumsal tabanla kalıcı bir bağ kuramamasının nedenlerini ve terör ile düşünce özgürlüğü arasındaki gerilimli ilişkiyi derinlemesine ele alarak, Türkiye’deki kutuplaşma süreçlerinde solun rolünü ve konumunu ortaya koymaktadır.
Kökenler: Osmanlı’dan Erken Cumhuriyete (1871-1950)
Bu bölüm, Türkiye solunun entelektüel ve etnik kökenlerine odaklanarak, hareketin temel bağlamını ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile olan ilk ve büyük ölçüde ölümcül karşılaşmasını ele almaktadır.
Bölüm 1: Sosyalizmin İlk Kıvılcımları (1871-1920)
Avrupa’dan Yansıyan Işık ve Osmanlı Aydınları
Türkiye topraklarında sosyalist düşüncenin ilk tartışmaları, Avrupa’daki gelişmelerin bir yansıması olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle 1871 Paris Komünü, Osmanlı aydınları arasında önemli bir etki yaratarak bir dönüm noktası teşkil etmiştir. Bu olay, bir yanda Osmanlı yönetimi tarafından büyük bir endişeyle karşılanırken, diğer yanda Namık Kemal gibi dönemin önde gelen reformist düşünürleri tarafından sempatiyle izlenmiştir. Dönemin etkili yayın organlarından İbret gazetesinin başyazarı olan Namık Kemal, Komün’ü savunmuş ve Komüncülerin iddia edildiği gibi yakıp yıkan kimseler olmadığını, aksine toplumu onarmak uğruna canlarını feda eden savaşçılar olduklarını öne sürmüştür. Gazetedeki çalışma arkadaşlarından Reşat Bey de, komünizmin mal ve kadın ortaklığı şeklinde çarpıtılan imajını reddetmekle birlikte, Komün’ü büyük bir hararetle savunmuştur.
Bu dönemdeki bir diğer dikkat çekici entelektüel çaba ise sosyalizm ile İslamiyet arasında bir bağ kurma girişimidir. Tercüman-ı Şark gazetesi başyazarı Şemsettin Sami, 1878’de yayımlanan “Sosyalizm – İştiraki Emval” başlıklı makalesinde, sosyalizmi “mallarda ortaklık” anlamına gelen İslami bir kavramla eşitleyerek, bu yeni fikre yerli bir ideolojik zemin bulma arayışına girmiştir.
İlk Hareketlerin Etnik ve Sosyal Yapısı
Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk örgütlü sosyalist hareketler, Türklerden ziyade gayrimüslim azınlık toplulukları arasında filizlenmiştir. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında sosyalist militanların çoğunluğunu Ermeniler, Bulgarlar, Makedonyalılar, Rumlar ve Selanik Yahudileri oluşturmaktaydı. Bu durumun temel nedeni, bu toplulukların Avrupa ile daha yakın temas içinde olmaları ve modern anlamda bir burjuvazi ile entelijansiya (aydınlar sınıfı) geliştirmiş olmalarıydı.
Bu bağlamda, imparatorluktaki en eski sosyalist örgütler, etnik temelli bir yapıya sahipti. 1887’de kurulan Ermeni Hınçakyan Partisi ve 1890’da kurulan Taşnaksutyun, bu alandaki ilk örneklerdir. Bu gruplar, sosyalist idealleri sıklıkla kendi ulusal özlemleriyle birleştirmiş, bu da yükselen burjuva milliyetçiliği karşısında zayıf kalan karmaşık bir enternasyonalizm anlayışının doğmasına neden olmuştur. 1909’da Selanik’te kurulan ve çeşitli işçi gruplarını bir araya getirmeyi amaçlayan Sosyalist İşçi Federasyonu, başlangıçta çok uluslu bir iddiaya sahip olsa da zamanla Yahudi kimliğinin baskın olduğu bir yapıya dönüşmüştür. Federasyon, tütün, iplik ve liman işçileri gibi önemli sektörlerdeki sendikaları bünyesinde barındırarak dikkate değer bir örgütlenme kapasitesi göstermiştir.
Türk Sosyalist Örgütlerinin Ortaya Çıkışı
Türklerin öncülük ettiği sosyalist gruplar ve partiler ise ancak 1908 Jön Türk Devrimi ve İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonraki görece özgürlük ortamında ortaya çıkabilmiştir. Türkiye’deki ilk Türk sosyalist siyasi parti olan
Osmanlı Sosyalist Fırkası (OSF), 1910 yılında Hüseyin Hilmi tarafından kurulmuştur. Hüseyin Hilmi, çıkardığı
İştirak dergisiyle o kadar özdeşleşmiştir ki, sonradan “İştirakçi Hilmi” olarak anılmaya başlanmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan diğer sol yayınlar arasında, kendine özgü “padişahçı ve hilafetçi sosyalizm” anlayışıyla dikkat çeken
Gave (1908) ve Dr. Refik Nevzat’ın çıkardığı Beşeriyet dergisi bulunmaktadır.
Bu ilk Türk sosyalist figürlerinin siyasi kimlikleri genellikle karmaşıktı. Örneğin, Dr. Refik Nevzat gibi isimler aynı anda hem sıkı bir Türk milliyetçisi hem de sosyalist olabiliyor ve siyasi kariyerlerine İttihat ve Terakki Cemiyeti içinde başlayabiliyorlardı. Bu durum, dönemin ideolojik akışkanlığını ve henüz netleşmemiş siyasi ayrımlarını göstermektedir.
İlk İşçi Hareketleri
Sosyalist fikirlerden bağımsız olarak, Osmanlı’daki ilk işçi hareketleri Avrupa’daki 1848 devrimlerinden sonra görülmeye başlanmıştır. Bu eylemler, fabrikaların ve makinelerin artmasıyla birlikte 1845’lerden sonra hız kazanmış ve genellikle makine kırma gibi biçimler almıştır. Ancak bu hareketler, sosyalist bir bilinçten yoksun olup, ekonomik taleplerle sınırlı kalmış ve politik bir boyuta ulaşamamıştır. İlk resmi işçi örgütlenmesi ise 1871’de kurulan Ameleperver Cemiyeti’dir.
İlk sosyalist hareketlerin ağırlıklı olarak gayrimüslim topluluklar tarafından yürütülmesi, filizlenmekte olan Türk ulus-devleti nezdinde solun geleceğini derinden etkileyen bir meşruiyet sorunu yaratmıştır. İmparatorluğun dağıldığı ve yeni devletin Türk milliyetçiliği ideolojisi üzerine inşa edildiği bir dönemde, liderliğini ve militan kadrolarını Türk olmayan unsurların oluşturduğu bir siyasi akım, yönetici elitler tarafından kaçınılmaz olarak “yabancı”, “öteki” ve ulusal birliğe yönelik bir tehdit olarak kodlanmıştır. Bu durum, devletin sola karşı kullanacağı “gayrimilli” ve “dış mihrakların uzantısı” söyleminin temelini atmıştır. Bu “köken günahı”, solun tarih boyunca ana akım bir toplumsal taban inşa etme çabalarını sürekli olarak sekteye uğratan en önemli engellerden biri haline gelmiştir.
Bölüm 2: Cumhuriyetin “Ötekisi”: TKP’nin Kuruluşu ve Bastırılması (1920-1925)
Bakü Kongresi ve TKP’nin Doğuşu
Türkiye Komünist Partisi (TKP), 10-16 Eylül 1920 tarihleri arasında Bakü’de toplanan Türkiye İştirakiyun Teşkilatı Birinci Kongresi’nde resmen kuruldu. Türkiye ve Rusya’daki çeşitli komünist gruplardan gelen 75 delegenin katıldığı bu kongre, Türk solu için bir milat niteliğindeydi. Hareketin merkezindeki isim, eski bir İttihat ve Terakki üyesiyken muhalif olup Sinop’a sürgün edilen, oradan Rusya’ya kaçarak Bolşevizm’i benimseyen ve TKP’nin ilk genel başkanı olan
Mustafa Suphi idi.
Kongre, Komintern tarafından organize edilen ve Ankara Hükümeti’nin Kurtuluş Savaşı’nı destekleme kararı alan Birinci Doğu Halkları Kurultayı’nın hemen ardından gerçekleşti. Bu durum, bir yanda Bolşevik Rusya ile Ankara arasında Batı emperyalizmine karşı bir ittifak potansiyeli yaratırken, diğer yanda kaçınılmaz bir ideolojik rekabetin de habercisiydi. Bakü’de kurulan TKP’nin programı, Anadolu’daki ulusal kurtuluş mücadelesini desteklemeyi, ancak nihai hedef olarak sosyalist bir dönüşümü gerçekleştirmeyi amaçlıyordu.
Ankara Hükümetinin Düşmanca Karşılaması
Mustafa Kemal liderliğindeki Ankara Hükümeti, Sovyetler’den askeri ve mali yardım kabul etmesine rağmen, kendi topraklarında Moskova’ya bağlı bağımsız bir komünist hareketin varlığına derin bir şüpheyle yaklaşıyordu. Bu güvensizliği artıran bir diğer faktör, o sırada Moskova’da bulunan ve Sovyetler tarafından Mustafa Kemal’e bir alternatif olarak kullanılabileceği düşünülen Enver Paşa’nın varlığıydı. Ankara, komünist siyaset üzerindeki tekelini kaybetmemek için net bir hamle yaparak, 18 Ekim 1920’de, Suphi’nin Moskova destekli TKP’sinin etkisini kırmak amacıyla kendi kontrolünde resmi bir “Türkiye Komünist Fırkası” kurdurdu.
Mustafa Suphi ve “15’ler”in Katledilmesi
Ankara’ya davet edilen Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı, Ocak 1921’de Türkiye’ye doğru yola çıktı. Ancak Kars ve Erzurum’da, Ankara’nın bilgisi ve onayı dahilinde organize edildiği anlaşılan halk tepkileri ve linç girişimleriyle karşılaştılar. Bu yolculuğun trajik sonu, 28-29 Ocak 1921 gecesi yaşandı. Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı, Trabzon’da zorla bindirildikleri bir teknede Karadeniz açıklarında vahşice katledildi. Suphi’nin eşi Meryem de daha sonra esir alınarak öldürüldü.
Cinayetler, sadık bir İttihatçı ve Enver Paşa destekçisi olan yerel çete lideri Yahya Kâhya tarafından işlendi. Nihai emri kimin verdiği—Ankara’daki Mustafa Kemal Hükümeti mi, yoksa Enver Paşa’nın destekçileri mi—tarihsel bir tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Ankara’nın rolünü savunanlar, Suphi ve yoldaşlarının Kars’tan Trabzon’a kadar karşılaştığı organize tepkilerin merkezi bir planı işaret ettiğini ve Mustafa Kemal’in bağımsız bir komünist hareketi otoritesine doğrudan bir tehdit olarak gördüğünü öne sürer. Enver Paşa tezini savunanlar ise Yahya Kâhya’nın Enver Paşa’ya olan sadakatine ve Enver Paşa’nın bir mektubunda Suphi’nin Bakü’de kendi aleyhinde konuştuğu için öldürüldüğünü ima etmesine dikkat çeker.
Nihai emrin kimden geldiği belirsizliğini korusa da, olayın siyasi anlamı nettir: Yeni Türk devleti, kontrolü dışındaki bir sol harekete tolerans göstermeyeceğini ve onu ortadan kaldırmak için yargısız infaz dahil her türlü yöntemi kullanacağını ilan etmiştir. Bu olayın tanıklarından olan Yahya Kâhya’nın daha sonra Kemalist güçler tarafından ortadan kaldırılması, devletin bu kanlı başlangıcın izlerini silme çabasının bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Bu cinayet, sadece bir grup siyasi liderin ortadan kaldırılması değil, aynı zamanda Türk devleti ile sol hareket arasındaki ilişkinin gelecek yüzyılını şekillendiren kurucu bir eylemdir. Bu olay, devletin sol siyasete karşı çizdiği “kırmızı çizgiyi” ve bastırma şablonunu oluşturmuştur. Ankara Hükümeti, bir yandan ulusal kurtuluş mücadelesi verirken, diğer yandan kendi iktidarına ve ideolojisine rakip olabilecek her türlü gücü, özellikle de Sovyet Rusya gibi bir dış güce bağlı olan TKP’yi varoluşsal bir tehdit olarak görmüştür. Lider kadronun tamamının fiziksel olarak yok edilmesi, devlet kontrolü dışındaki sol örgütlenmenin ölümcül bir güçle karşılık bulacağına dair net bir mesajdı. Bu olay, Türkiye solunda derin bir “kuruluş travması” yaratarak onu yeraltına itmiş ve devlete karşı haklı bir güvensizlik ve paranoya tohumları ekmiştir. Aynı zamanda, devletin DNA’sına işleyen ve daha sonra yasalar, askeri darbeler ve güvenlik politikalarıyla kendini tekrar edecek olan anti-komünist/anti-solcu karakteri de pekiştirmiştir.
Bölüm 3: Sessizlik ve Yeraltı Dönemi (1925-1950)
Yasal ve Siyasi Baskılar
Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmesinin ardından, Türkiye’deki sol faaliyetler zayıflamış bir şekilde devam etti. Bu dönemin en önemli figürü, Paris’te eğitim görmüş bir doktor olan ve 1921-1925 yılları arasında Aydınlık dergisini çıkaran Şefik Hüsnü Deymer‘dir.
Aydınlık, kısa süren bir yarı-yasallık döneminde, Türkiye devrimini ve toplumsal sınıfları Marksist bir perspektiften analiz eden entelektüel bir merkez haline geldi.
Ancak bu sınırlı özgürlük ortamı uzun sürmedi. 1925’te Şeyh Sait İsyanı’nı bastırmak amacıyla çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu, bir dönüm noktası oldu. Bu kanun, hükümete kamu düzenini tehdit ettiği düşünülen her türlü yayını ve örgütü kapatma konusunda olağanüstü yetkiler verdi. Temel hedef isyan olsa da, kanun derhal tüm muhalefeti, özellikle de yeni filizlenen sol hareketi ezmek için kullanıldı.
Aydınlık ve diğer sol yayınlar kapatıldı ve geniş çaplı tutuklamalar başladı. Bu gelişme, yasal veya yarı-yasal sol faaliyet dönemini sona erdirerek hareketi tamamen yeraltına itti.
1927 TKP Tutuklamaları ve İdeolojik Kriz
1927’de TKP üyelerine yönelik düzenlenen kitlesel tutuklama dalgası, partiye bir başka yıkıcı darbe vurdu. Bu olay, partinin tarihinde içsel bir çöküş ve ideolojik teslimiyetle karakterize edilen yeni bir dönemin başlangıcı olarak kabul edilir.
Tutuklamalar, TKP liderliği içinde derin bir bölünmeye yol açtı. Vedat Nedim Tör ve Şevket Süreyya Aydemir gibi önde gelen isimler, komünist geçmişlerini reddederek Kemalizm’i benimsedi. Bu grup, daha sonra Kemalist rejime entelektüel bir çerçeve sunmayı amaçlayan “Kadro” hareketini kurarak partinin ülke içindeki yapısını fiilen dağıttı. Partinin yurt dışı bürosunu yöneten Şefik Hüsnü ise Komintern çizgisine sadık kalmaya devam etti.
1925’ten 1950’ye kadar uzanan bu dönem, Türkiye solu için bir “ölü dönem” olarak nitelendirilir. Bu yıllarda kayda değer bir örgütlü faaliyet, yayın veya kamusal varlık göstermek mümkün olmamıştır. CHP’nin tek parti rejimi, 1930’da devlet kontrolünde kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası gibi kısa ömürlü ve kontrollü istisnalar dışında, sağ veya sol hiçbir örgütlü muhalefete izin vermemiştir.
1925-1927 baskı dönemi, solu sadece örgütsel olarak ezmekle kalmadı; aynı zamanda bir ideolojik çöküşe yol açarak devlet tarafından devşirilme (ko-optasyon) modelini de yarattı. Vedat Nedim Tör ve Şevket Süreyya Aydemir gibi isimlerin “Kemalist dönüşü”, kişisel bir ihanetten öte, solun zayıflığının ve Kemalist devlet projesinin ezici hegemonik gücünün bir belirtisiydi. 1921’deki cinayetlerle zaten travmatize olmuş ve zayıflamış olan sol, Takrir-i Sükun Kanunu ve 1927 tutuklamalarıyla yasal siyaset alanından tamamen dışlandı. Bu koşullar altında, bazı sol aydınlar, sisteme karşı savaşmak yerine sistemin içinde çalışmanın tek geçerli yol olduğu sonucuna vardılar. Bu, Kemalist devrime içeriden “sosyalist” bir içerik katma girişimi olan Kadro hareketine yol açtı. Bu deneyim, Türkiye devletinin sol entelijansiyanın bir bölümünü başarıyla etkisiz hale getirip devşirdiği ilk büyük örnek oldu. Bu durum, Türkiye solu için kalıcı bir ikilem yarattı: Devletin “ilerici” unsurlarıyla işbirliği yapmak mümkün müdür, yoksa devlet uzlaşmaz bir sınıf düşmanı mıdır? Kadro deneyiminin başarısızlığı ve devletin devam eden düşmanlığı ikinci seçeneği güçlendirse de, güçlü devlet aygıtını etkileme cazibesi, sol içinde tekrarlayan bir eğilim ve iç bölünme kaynağı olarak kalacaktı.
Bölüm II: Yükseliş ve Çatışma Çağı (1960-1980)
Bu bölüm, Türkiye solunun “altın çağı” olarak nitelendirilen, benzeri görülmemiş bir görünürlük, parlamenter başarı ve kitlesel seferberlik dönemini ve bu dönemi hemen takip eden yoğun ideolojik parçalanma, siyasi şiddet ve nihayetinde acımasız devlet baskısını analiz etmektedir.
Bölüm 4: Parlamento ve Sokaklar: Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Yükselişi
1961 Anayasası ve Siyasal Alanın Açılması
1960 askeri darbesi ve ardından gelen 1961 Anayasası, Türkiye’de yeni ve daha liberal bir siyasi iklim yarattı. Bu anayasa, örgütlenme ve ifade özgürlüğü için ilk kez sağlam güvenceler sunarak, sosyalist partilerin yasal olarak kurulmasına olanak tanıdı. Bu yeni ortamda,
Türkiye İşçi Partisi (TİP), 13 Şubat 1961’de aralarında Kemal Türkler ve Rıza Kuas’ın da bulunduğu 12 sendikacı tarafından kuruldu. Kurucuların temel motivasyonu, yeni anayasal çerçeve içinde işçi haklarını korumak ve genişletmekti.
Aybar Dönemi ve İdeolojik Dönüşüm
Başlangıçta dar bir sendikacı partisi olan TİP, kitleselleşmekte zorlandı. Dönüm noktası, aydın ve akademisyen Mehmet Ali Aybar‘ın Şubat 1962’de genel başkan olmasıyla yaşandı. Aybar ve diğer aydınlar, TİP’i dar bir sendika partisinden, kendine özgü bir ideolojiye sahip geniş bir sosyalist partiye dönüştürdüler. Aybar, Sovyet modelinden uzak duran, demokratik, insancıl ve Türkiye’nin koşullarına özgü bir “güleryüzlü sosyalizm” veya “hürriyetçi sosyalizm” anlayışını savundu. Onun parti içindeki sloganı, “insan sosyalizm için değil, sosyalizm insan içindir” idi. Aybar’ın liderliğinde, partinin programı 1964’te revize edilerek bireysel hak ve özgürlükler, daha geniş bir demokrasi anlayışı ve özel sektörün kamu yararına hizmet etmesi gerekliliği vurgulandı.
Parlamenter Başarı ve Kamusal Etki
TİP, seçim yasasındaki milli bakiye sisteminden faydalanarak 1965 genel seçimlerinde tarihi bir başarıya imza attı ve sadece %3’lük bir oyla mecliste 15 sandalye kazandı. Bu, sosyalist fikirlerin ve sistem eleştirilerinin ilk kez doğrudan ulusal meclise taşınması anlamına geliyordu ve sola benzeri görülmemiş bir görünürlük ve meşruiyet kazandırdı. Mehmet Ali Aybar, Behice Boran ve Çetin Altan gibi TİP milletvekilleri, meclis kürsüsünü sosyal adalet, ekonomik eşitsizlik ve emperyalizm gibi konuları gündeme getirmek için etkili bir şekilde kullanarak önemli kamu figürleri haline geldiler.
TİP aynı zamanda, Kürt meselesini sadece bir ekonomik geri kalmışlık sorunu olarak değil, etnik ve kültürel bir haklar meselesi olarak açıkça ele alan ilk siyasi oluşumlardan biri oldu. Parti, Kürtçe konuşan yurttaşlar için tam vatandaşlık haklarını savundu. Bu tutum, daha sonra partinin kapatılması için temel gerekçelerden biri olarak kullanılacaktı.
TİP’in tarihsel öneme sahip başarısı, aslında kırılgan bir zemin üzerine inşa edilmişti: geçici bir liberal anayasa ve lehte bir seçim yasası. Partinin sosyalist fikirleri ana akım siyasete taşıma başarısı, devletten ve sağcı güçlerden güçlü bir tepkiyi tetikledi ve bu durum nihayetinde partinin çöküşüne yol açarak bir sonraki kuşağın radikalleşmesinin zeminini hazırladı. TİP’in varlığı, Türkiye’nin genel olarak otoriter siyasi tarihinde bir anomali olan 1961 Anayasası’nın doğrudan bir ürünüydü. Partinin 1965-1969 arasındaki parlamenter varlığı, siyasi düzen için bir şok etkisi yarattı. İlk kez, kapitalizmin, Amerikan etkisinin ve Kürt meselesi gibi konulardaki devlet politikalarının temelden eleştirileri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde dile getiriliyordu. Bu görünürlük, TİP’i birincil hedef haline getirdi. Devlet aygıtı, sağcı basın ve yeni kurulan anti-komünist sivil toplum örgütleri, partiyi gayrimeşru kılmak için ortak bir kampanya başlattı. TİP’in başarısının tekrarlanmasını önlemek için seçim yasası değiştirildiğinde ve devlet baskısı arttığında, birçok genç solcu parlamenter yola olan inancını yitirmeye başladı. Sistemi hileli olarak gördüler ve TİP’in legalizminin bir çıkmaz sokak olduğuna inandılar. Dolayısıyla, TİP’in başarısı paradoksal bir şekilde, solun daha radikal kanadı için kendi anlamsızlığının tohumlarını ekti ve 12 Mart 1971 darbesiyle sonuçlanacak olan devlet tepkisini tetikledi. Bu darbe, TİP’in kamuoyuna taşıdığı tüm sol hareketi açıkça hedef alıyordu.
Bölüm 5: Büyük Bölünme: ’68 Kuşağı ve İdeolojik Parçalanma
Küresel ’68 ve Türkiye’ye Özgü Varyantı
1968’in küresel öğrenci ve savaş karşıtı hareketleri, Türkiye gençliği üzerinde derin bir etki bıraktı. Ancak, Türkiye’deki ’68 hareketinin kendine özgü nitelikleri vardı. Başlangıçta eğitim reformu talepleriyle ortaya çıksa da, 1961 Anayasası’nın liberal ortamı ve TİP’in artan etkisiyle hızla evrildi. Hareketin ilk dönemlerinde, güçlü bir Kemalist ve milliyetçi karakter hakimdi. Protestolar sık sık Atatürk’e atıfta bulunuyor, Bursa Nutku okunuyor ve yabancı sermayeye karşı milliyetçi sloganlar kullanılıyordu.
Anti-Emperyalist Dönüş
Hareketin karakteri, belirleyici bir şekilde anti-emperyalizme, özellikle de anti-Amerikancılığa yöneldi. ABD 6. Filosu‘nun ziyaretlerine karşı düzenlenen protestolar ve ABD Büyükelçisi Robert Kommer‘in (Amerikan’ın Vietnam’daki rolünün bir sembolü olarak görülüyordu) arabasının yakılması gibi olaylar, bu dönüşümün dönüm noktalarıydı. “Tam bağımsızlık” ve “gerçek demokrasi” sloganları, sosyalist fikirlerle birleşmeye başlayarak daha tutarlı ve militan bir anti-emperyalist ideoloji yarattı.
MDD-Sosyalist Devrim Ayrışması
Bu dönemde sol içinde büyük bir ideolojik fay hattı ortaya çıktı ve hareket iki ana kampa bölündü. Bu bölünme ilk olarak TİP içinde baş gösterdi ve ardından tüm solu etkisi altına aldı.
- TİP’in “Sosyalist Devrim” (SD) Tezi: Mehmet Ali Aybar’ın öncülüğündeki bu kanat, işçi sınıfı liderliğinde, parlamenter ve barışçıl yollarla doğrudan sosyalizme geçişi savunuyordu. Ordu gibi proleter olmayan güçlerle ittifak kurmayı veya devrim için kestirme yolları reddediyorlardı.
- “Milli Demokratik Devrim” (MDD) Tezi: Eski bir TKP kadrosu olan Mihri Belli ve Yön ile Devrim dergileri etrafındaki aydın çevresi (Doğan Avcıoğlu liderliğinde) tarafından savunulan bu tez, Türkiye’nin henüz burjuva demokratik devrimini tamamlamamış, yarı-feodal ve yarı-sömürge bir ülke olduğunu iddia ediyordu. Bu nedenle, sosyalist bir devrim henüz mümkün değildi. İlk adım, bir “Milli Demokratik Devrim” olmalıydı. MDD’nin stratejisi iki aşamalı bir devrimi öngörüyordu. İlk aşama, “zinde güçler” –yani ordunun ve sivil bürokrasinin ilerici, Kemalist kanadı– tarafından yönetilecek anti-emperyalist ve anti-feodal bir devrim olacaktı. “Genç subaylar” tarafından gerçekleştirilecek bu askeri destekli darbe, “tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir Türkiye” kurduktan sonra, şiddete dayanmayan bir sosyalist geçişin yolu açılacaktı.
Bu ayrışma, sol içinde büyük bir sürtüşme yarattı. MDD taraftarları, TİP’i “pasifist” olmakla ve emperyalizm gerçeğini görmezden gelmekle suçlarken; TİP destekçileri ise MDD’cileri “cuntacılık” ve “kuyrukçuluk” ile itham ederek, işçi sınıfı hareketini burjuva bir askeri bürokrasinin keyfine tabi kılmaya çalışmakla eleştirdiler.
MDD tezi, Türkiye solunun önemli bir bölümünün, parlamenter siyasetin yavaşlığından hayal kırıklığına uğrayarak ve ordunun tarihsel olarak “modernleştirici bir güç” olma prestijinden derinden etkilenerek, devlet merkezli, “tepeden inmeci” bir devrim modeline geri döndüğü kritik bir anı temsil eder. Bu, daha önceki Kadro hareketinin mantığının doğrudan bir yankısı ve devletin sınıf karakterinin trajik bir şekilde yanlış okunmasıydı. Türkiye Cumhuriyeti bir askeri paşa tarafından kurulmuştu ve ordu, uzun süredir laik, modernleştirici Kemalist rejimin koruyucusu imajını beslemişti. 1960 darbesinin liberal 1961 Anayasası’nı getirmesi, bazıları arasında ordunun ilerici bir güç olabileceği fikrini pekiştirdi. MDD tezi, bu umudu teorileştirdi. Bu, klasik Marksist stratejiden temel bir sapmaydı. Kitlelerin aşağıdan kendi kendine örgütlenmesine dayanmak yerine, devlet aygıtının içinden bir kurtarıcı arıyordu. Bu durum, ölümcül bir bağımlılık yarattı. Sol, ordu içindeki fraksiyonları analiz etmeye ve bir darbe beklemeye odaklanarak kitlesel örgütlenmeden enerjisini çekti. Aynı zamanda bu durum onları, solcu bir devralmaya niyeti olmayan askeri yüksek komuta için doğrudan bir tehdit haline getirdi. 12 Mart 1971 darbesi, kısmen yüksek komutanlığın daha alt rütbeli, MDD yanlısı subaylara karşı önleyici bir darbesiydi ve bedelini tüm sol ödedi. MDD’nin umudu, romantikleştirdiği kurum tarafından ezildi.
Bölüm 6: Silahlı Mücadele Yolu: ’71 Kuşağı
Öğrenci Aktivizminden Silahlı Örgütlere
1960’ların sonlarındaki ideolojik mayalanma ve parlamenter yolun bir çıkmaz sokak olduğu inancının artması, gençlik hareketinin bir kesimini silahlı mücadeleyi benimsemeye yöneltti. Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) ve daha sonraki adıyla Dev-Genç, bu radikalleşen bireyler için kilit bir kuluçka merkezi haline geldi. Küba ve Vietnam devrimleri gibi küresel örneklerden ve şehir gerillası teorilerinden ilham alan birçok silahlı örgüt kuruldu. Bu, “’71 Devrimci Kopuşu” olarak bilinen dönemi başlattı.
Ana Silahlı Gruplar ve Liderleri
- Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO): Liderliğini Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın yaptığı THKO, kırsal gerilla (fokoist) stratejisini benimsedi. Banka soygunları ve ABD askerlerini kaçırma gibi eylemleriyle tanındılar.
- Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C): Mahir Çayan liderliğindeki bu grup, “Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi” (PASS) adını verdikleri daha sofistike bir teori geliştirdi. Emperyalist tahakküm altındaki bir ülkede devlet ile halk arasındaki “suni denge”nin ancak devletin baskıcı doğasını ifşa edecek ve kitleleri politize edecek silahlı eylemlerle kırılabileceğini savundular. İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom’un kaçırılıp öldürülmesi gibi eylemler gerçekleştirdiler.
- Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (TİKKO): İbrahim Kaypakkaya‘nın liderliğindeki TKP/ML’nin silahlı kanadıydı. Kaypakkaya, Kemalizm’i faşizm olarak tanımlayan keskin eleştirisi ve Kürt sorununu bir ulusal sorun olarak analiz edip kendi kaderini tayin hakkını savunmasıyla diğerlerinden ayrılıyordu. Düşünceleri, Türk devletinin kurucu ideolojisinden en radikal kopuşu temsil ediyordu.
Devletin Yanıtı: 12 Mart 1971 Askeri Muhtırası
Silahlı sol grupların yükselişi, artan işçi huzursuzlukları ve siyasi istikrarsızlıkla birleşince, orduya müdahale için bir gerekçe sundu. 12 Mart 1971’de askeri yüksek komuta, bir muhtıra yayımlayarak Demirel hükümetini istifaya zorladı. Bu, 1960’taki gibi doğrudan bir el koyma değil, “partiler üstü” teknokrat hükümetler (Erim hükümetleri) kurarak “devleti düzene sokmak” için yapılmış bir müdahaleydi.
12 Mart rejiminin birincil hedefi, devrimci solu sistematik olarak ezmekti. Bu amaçla “Balyoz Harekâtı” olarak bilinen geniş çaplı bir operasyon başlatıldı. THKO, THKP-C ve diğer gruplar hedef alındı. Mahir Çayan ve dokuz yoldaşı, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını engellemek için rehin aldıkları yabancı teknisyenlerle birlikte saklandıkları Tokat’ın
Kızıldere köyünde Mart 1972’de düzenlenen operasyonda öldürüldü. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan yakalandı, askeri mahkemelerde yargılandı ve 6 Mayıs 1972’de idam edilerek Türkiye solu için ikonik şehitler haline geldiler. İbrahim Kaypakkaya ise yakalandıktan sonra Mayıs 1973’te işkencede hayatını kaybetti. Rejim ayrıca TİP’i ve devrimci sendika konfederasyonu DİSK’i de kapattı.
’71 kuşağının silahlı mücadeleye yönelmesi, yasal yolların kapandığı algısına bir yanıt olsa da, nihayetinde devlete sadece silahlı grupları değil, TİP, DİSK ve öğrenci dernekleri gibi tüm yasal ve sivil sol ekosistemi hedef alan bir baskı uygulamak için mükemmel bir gerekçe sunmuştur. Devlet, TİP gibi yasal ve parlamenter sola zaten düşmanca yaklaşıyordu. THKO ve THKP-C gibi silahlı grupların ortaya çıkıp adam kaçırma ve soygun gibi eylemler yapması, bir “anarşi” anlatısı yarattı. Bu “anarşi” anlatısı, askeri yüksek komutanlığın 12 Mart 1971’de “düzeni yeniden tesis etme” iddiasıyla müdahalesini meşrulaştırmak için tam da ihtiyaç duyduğu şeydi. Müdahale gerçekleştikten sonra ordu, silahlı ve silahsız sol arasında bir ayrım yapmadı. “Balyoz Harekâtı”, birkaç yüz militanın eylemlerini bahane ederek, son on yılda inşa edilen tüm sol altyapıyı, kitlesel bir parti (TİP) ve güçlü bir sendika konfederasyonu (DİSK) dahil olmak üzere, ortadan kaldırmak için düzenlenmiş kapsamlı bir operasyondu. Bu durum, “bastırma ve radikalleşme döngüsünü” en acımasız haliyle göstermektedir: Devletin yasal muhalefete karşı hoşgörüsüzlüğü radikalizmi körüklemiş, bu radikalizm de hem radikalleri hem de ılımlıları ezmek için bir “balyoz” olarak kullanılarak siyasi alanı her türlü örgütlü sol muhalefetten temizlemiştir.
Bölüm 7: Ateş Yılları: Kutuplaşma ve Şiddet (1974-1980)
1974 Sonrası Yeniden Canlanma ve Parçalanma
1974 genel affı, birçok solcu militan ve aydının serbest kalmasına yol açarak solun hızlı ve kaotik bir şekilde yeniden canlanmasını tetikledi. Ancak 12 Mart deneyimi, her türlü birlik umudunu paramparça etmişti. Hareket, her biri ’71 kuşağının gerçek mirasçısı veya doğru Marksist-Leninist çizginin temsilcisi olduğunu iddia eden onlarca rakip gruba bölünmüş, son derece parçalı bir halde yeniden ortaya çıktı.
Bu dönemde ortaya çıkan veya büyüyen başlıca gruplar arasında, en büyük kitle tabanlı hareketlerden biri haline gelen Devrimci Yol (Dev-Yol) ve ondan ayrılan Devrimci Sol (Dev-Sol) bulunuyordu. Bu gruplar THKP-C’nin mirasını devralmıştı. Sovyet yanlısı TKP de bu dönemde önemli ölçüde büyüdü ve yeniden yasallaşan
DİSK‘in (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) kontrolünü ele geçirdi. DİSK, büyük grevler ve tarihi 1977 Taksim Meydanı 1 Mayıs mitingi gibi eylemlerle işçi hareketinde önemli bir güç haline geldi. Halkın Kurtuluşu gibi Çin (Maoist) veya Arnavutluk (Hocacı) yanlısı diğer fraksiyonlar da yoğun ideolojik savaşlara girdiler.
Siyasi Şiddetin Tırmanışı
1975-1980 dönemi, başta solcu militanlar ile devlet destekli sağcı/milliyetçi gruplar (“ülkücüler” veya Bozkurtlar) arasında tırmanan siyasi şiddetle karakterize edilir. Bu dönem sıklıkla düşük yoğunluklu bir iç savaş olarak tanımlanır. Şiddet, sokak çatışmalarını, aydınların, profesörlerin ve gazetecilerin suikastlarını ve rakip grupların hakim olduğu “kurtarılmış bölgeler”in yaratılmasını içeriyordu.
Bu dönemin önemli ve trajik bir özelliği sol-içi şiddetti. İdeolojik sekterlikle hareket eden rakip sol gruplar (birbirlerini “sosyal-faşist”, “revizyonist” veya “Maocu bozkurt” olarak damgalayarak), birbirlerine karşı şiddetli çatışmalara ve suikastlara giriştiler. Bu kendi kendini yok eden çatışma, hareketi ciddi şekilde zayıflattı ve halkı yabancılaştırdı.
Dış ve Devlet Aktörlerinin Rolü
- Dış Etki: İdeolojik bölünmeler, Çin-Sovyet ayrılığı ve diğer uluslararası komünist hareket içindeki bölünmelerden büyük ölçüde etkileniyordu. Gruplar Moskova, Pekin veya Tiran’dan ideolojik ve bazı durumlarda mali destek alıyordu.
- Devlet ve “Kontrgerilla”: Devlet güvenlik güçlerinin ve NATO’nun “Gladio” operasyonlarıyla bağlantılı gizli “Kontrgerilla” birimlerinin, askeri bir darbeye zemin hazırlamak için şiddeti aktif olarak kışkırttığına dair önemli kanıtlar bulunmaktadır. 1 Mayıs 1977 Taksim Katliamı, 500 bin kişilik bir kalabalığın üzerine keskin nişancılar tarafından ateş açılarak en az 34 kişinin öldürüldüğü bu olay, ülkeyi istikrarsızlaştırmak için bu güçler tarafından düzenlenmiş kilit bir provokasyon olarak kabul edilir. Katliamın failleri hiçbir zaman adalete teslim edilmedi.
1970’lerin sonlarındaki aşırı parçalanma ve kendi kendini yok eden sol içi şiddet, sadece ideolojik saflık testlerinin bir sonucu değildi; aynı zamanda hareketin Türk toplumuna uygun, birleşik ve hegemonik bir strateji geliştirememesinin bir belirtisiydi. Bu iç zayıflık, solu hem devlet manipülasyonuna hem de nihayetinde 12 Eylül darbesiyle yok edilmeye karşı kolay bir hedef haline getirdi. 12 Mart darbesi, ilk lider kuşağını (Deniz, Mahir, İbrahim) yok etmiş ve hareketin birliğini parçalamıştı. Hareket 1974’te, net bir birleştirici liderlik veya strateji olmaksızın yeniden ortaya çıktı. Bunun yerine, uluslararası komünist anlaşmazlıklar (Sovyet vs. Çin vs. Arnavutluk) ve ’71 silahlı mücadelesinin mirası üzerine yapılan tartışmalar temelinde bölündü. Her küçük grup, tek “doğru” devrimci çizgiye sahip olduğuna inanarak diğer sol grupları potansiyel müttefikler olarak değil, ideolojik rakipler, hatta sınıf düşmanları (“sosyal faşistler”) olarak gördü. Bu sekterlik içe dönerek bölge, etki ve ideolojik doğruluk üzerine kanlı çatışmalara yol açtı. Bu şiddet, solu genel kamuoyunun gözünde itibarsızlaştırdı ve yükselen aşırı sağ tehdidine ve yaklaşan askeri darbeye karşı birleşik bir cephe oluşturmayı imkansız hale getirdi. Devlet ve gizli “Kontrgerilla” birimleri, 1 Mayıs 1977 katliamı gibi olayları kışkırtarak bu parçalanmadan yararlandı ve kaosa sürüklenmeyi hızlandırdı. Solun iç bölünmeleri, etkili bir şekilde yanıt verememesi ve hatta düşmanın kim olduğu konusunda anlaşamaması anlamına geliyordu. Sol, iki cephede savaşıyordu: devlete/sağ kanada karşı ve kendisine karşı; kaybetmeye mahkum olduğu bir savaş.
Bölüm III: Uzun Sonrası: Bastırma, Dönüşüm ve Yeni Sorular (1980-Günümüz)
Bu bölüm, solun 1980 darbesiyle neredeyse tamamen yok edilmesini ve radikal bir şekilde değişen ulusal ve küresel bağlamda yavaş, acı verici ve tamamlanmamış yeniden inşa sürecini incelemektedir.
Bölüm 8: “Silindir”: 12 Eylül 1980 Darbesi ve Mirası
Darbe ve Gerekçesi
12 Eylül 1980’de General Kenan Evren liderliğindeki Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu. Darbenin ilan edilen gerekçesi, ülkeyi saran siyasi şiddeti ve “anarşiyi” sona erdirmek ve “devlet otoritesini yeniden tesis etmekti”. Milli Güvenlik Konseyi (MGK), meclisi feshetti, tüm siyasi partileri ve birçok derneği yasakladı ve anayasayı askıya aldı.
Solun Sistematik Olarak Ezilmesi
Darbe hem sağı hem de solu hedef alsa da, asıl ve en acımasız gücü sol hareketi bütünüyle ezmeye yönelikti. Bu operasyon, hareketin üzerinden bir “silindir” geçmesi olarak tanımlandı. Baskının boyutu muazzamdı:
- 650,000 kişi gözaltına alındı.
- 230,000 kişi askeri mahkemelerde yargılandı.
- 517 kişiye idam cezası verildi; çoğunluğu solcu olan 50 kişi idam edildi.
- 171 kişinin gözaltında işkenceden öldüğü belgelendi.
- 1.68 milyon kişi fişlendi.
- DİSK ve bağlı sendikalar kapatıldı, mal varlıklarına el konuldu ve liderleri yıllarca süren toplu davalarda yargılandı.
- On binlerce kitap, gazete ve dergi yasaklandı ve imha edildi. Sadece bir yayınevine (Bilim ve Sosyalizm Yayınları) ait 13 binden fazla kitap yakıldı.
1982 Anayasası ve Yeni Düzenin Kurumsallaşması
Askeri rejim, 1961 Anayasası’ndan çok daha otoriter bir belge olan 1982 Anayasası’nı hazırladı. Bu anayasa sivil özgürlükleri, sendikal hakları ve siyasi özgürlükleri ciddi şekilde kısıtladı ve “güdümlü” bir referandumla onaylandı. Darbe, sol düşünceye bir panzehir olarak tasarlanan “Türk-İslam Sentezi”ni bir devlet ideolojisi olarak kurumsallaştırdı.
12 Eylül darbesi sadece baskıcı bir olay değil, aynı zamanda Türkiye’nin ekonomisini, siyasetini ve toplumunu temelden yeniden yapılandırmak, solu siyasi bir güç olarak ortadan kaldırmak ve Türkiye’yi yükselen küresel neoliberal düzene tam olarak entegre etmek için tasarlanmış dönüştürücü, karşı-devrimci bir projeydi. 1970’ler, DİSK liderliğindeki güçlü, örgütlü bir işçi sınıfına ve kapitalist düzene meydan okuyan kitle tabanlı bir sol harekete tanık olmuştu. Aynı zamanda, küresel ekonomi neoliberalizme doğru kayıyordu (Türkiye’de 1980’deki “24 Ocak Kararları” bu yönde atılmış kilit bir adımdı). Bu, disiplinli, sendikasızlaştırılmış ve düşük ücretli bir işgücü gerektiriyordu. Devletin kendisinin de körüklediği 1970’lerin siyasi şiddeti, darbe için mükemmel bir “şok doktrini” bahanesi sağladı. Darbenin eylemleri “düzeni yeniden tesis etmekten” çok daha öteye gitti. Kitlesel tutuklamalar, sistematik işkence, DİSK’in yok edilmesi ve otoriter 1982 Anayasası’nın uygulanması, toplumu atomize etmek ve işçi sınıfı ile solun örgütsel gücünü kalıcı olarak kırmak için tasarlandı. Dolayısıyla 12 Eylül, sadece siyasi bir darbe olarak değil, aynı zamanda sosyo-ekonomik bir darbe olarak anlaşılmalıdır. Ana rakibi olan örgütlü solu fiziksel ve psikolojik olarak yok ederek neoliberal bir ekonomik modelin uygulanması için zemini şiddetle temizledi. Bunun mirası, solun on yıllardır süren toplumsal tabanını ve örgütsel kapasitesini yeniden inşa etme mücadelesidir.
Devlet Müdahaleleri ve Sol Üzerindeki Sonuçları (1921-1980)

Sol ve Kürt Sorunu: Dolaşık Bir Tarih
İlk Formülasyonlar ve TİP Dönemi
Daha önce belirtildiği gibi, TİP, Kürt sorununu salt ekonomik geri kalmışlığın ötesinde kabul eden ilk siyasi oluşumlardan biriydi ve bu tutumu partinin kapatılma nedenlerinden biri oldu. İbrahim Kaypakkaya’nın konuyu bir ulusal sorun olarak analizi ise o dönem için radikal bir kopuşu temsil ediyordu.
1980’ler: PKK’nin Yükselişi ve Solun İkilemi
12 Eylül darbesi hem Türk hem de Kürt solunu ezdi. Ancak, 1978’de kurulan Partiya Karkerên Kurdistan (PKK), 1984’te silahlı mücadelesini başlatarak Kürt bölgelerindeki siyasi boşluğu doldurdu. Sürgünde veya yeraltında olan ve büyük ölçüde yok edilmiş Türk solu, yeni bir dinamikle karşı karşıya kaldı. Kürt hareketi, artık ülkedeki en güçlü ve militan muhalif güçtü. Bu durum, bazı Türk solcuları arasında bir “iltihak” (katılma) dönemine yol açtı. Kendi parçalanmış örgütlerinde bir gelecek göremeyen birçok solcu, tek geçerli devrimci mücadele olarak gördükleri PKK saflarına katıldı.
1990’lar: SHP-HEP İttifakı ve Yasal-Siyasi Alan
1990’lar, yasal bir pro-Kürt siyasi hareketinin ortaya çıkışına tanıklık etti. Halkın Emek Partisi (HEP), 1990’da büyük ölçüde sosyal-demokrat Sosyaldemokrat Halkçı Parti’den (SHP) ihraç edilen Kürt milletvekilleri tarafından kuruldu. Erdal İnönü liderliğindeki SHP, 1991 seçimleri için HEP ile tarihi bir seçim ittifakı kurdu. Bu ittifak, 18 HEP’li vekilin SHP listelerinden meclise girmesini sağladı. Bu, Türk-Kürt siyasi işbirliğinin bir zirve noktasıydı ancak kısa ömürlü oldu. Yoğun devlet baskısı, Leyla Zana’nın meclisteki tartışmalı yemini ve iç bölünmeler ittifakın çökmesine yol açtı. HEP, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılarak, günümüze kadar devam eden bir parti kapatma döngüsünü başlattı (DEP, HADEP vb.).
HDP Projesi ve Günümüzdeki İlişkiler
2013’te Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kuruluşu yeni bir stratejiyi temsil ediyordu: Sadece bir Kürt partisi olmanın ötesine geçerek, Türk sosyalistleri, feministler, çevreciler ve diğer azınlıklar da dahil olmak üzere Türkiye’nin tüm ezilen gruplarını bir araya getiren geniş bir koalisyon oluşturmak. Birçok küçük Türk sosyalist partisi ve grubu, radikal demokratik değişim için en uygun araç olarak gördükleri HDP projesine katıldı. Bu, Türk solunun entelektüel ve siyasi destek sağladığı ancak kitlesel tabanı ve birincil dinamiği Kürt olan bir hareket içinde küçük ortak olduğu karmaşık bir ilişki yarattı.
Kürt sorunu, 1980 sonrası Türk solu için merkezi, kaçınılmaz ve en bölücü konu haline gelmiştir. Solun bu konudaki pozisyonu artık büyük ölçüde kimliğini ve ittifaklarını tanımlamakta, geleneksel sınıf temelli siyaseti genellikle gölgede bırakmakta ve “Kürt yanlısı” sol ile “ulusalcı” sol arasında temel bir bölünme yaratmaktadır. 12 Eylül darbesi, Türk solunun kitle tabanını yok ederken, o dönemde yeni filizlenen Kürt ulusal hareketini yok edemedi ve bu hareket PKK’nın silahlı mücadelesiyle katlanarak büyüdü. Bu bir güç dengesizliği yarattı. Kürt hareketi devlete karşı muhalefetin egemen gücü haline gelirken, Türk solu zayıf ve parçalanmıştı. Türk solunun önemli bir kısmı için Kürt hareketiyle ittifak (önce dayanışma, sonra HDP aracılığıyla) siyasi bir hayatta kalma ve geçerlilik meselesi haline geldi. Bu ittifak, Türk solunun artık kendi başına toplayamadığı bir kitle tabanı ve devlete karşı güçlü bir meydan okuma sunuyordu. Ancak bu ittifakın bir bedeli oldu. Devletin milliyetçi ve PKK karşıtı anlatısından etkilenen Türk nüfusunun çoğunluğundan solu yabancılaştırdı. Aynı zamanda solun kendi içinde de derin bir uçurum yarattı: Kürt ulusal sorununu önceliklendiren ve HDP’yi değişim için birincil araç olarak görenler ile Kürt hareketine şüpheyle yaklaşan ve Kemalist bir çerçevede anti-emperyalizmi önceliklendiren “ulusalcı sol” arasında. Bu fay hattı, günümüz Türk solundaki en önemli bölünmedir.
Türk Solunun Kürt Sorununa Dair Gelişen Pozisyonları

Yeni Dünyada Savrulma: Sovyet Sonrası Krizler ve Yeni Toplumsal Hareketler
İdeolojik Şok Dalgası: SSCB’nin Çöküşü
Sovyetler Birliği’nin (1991) ve Doğu Bloku’nun çöküşü, küresel olarak olduğu gibi Türkiye solu üzerinde de derin bir ideolojik şok dalgası yarattı. TKP gibi Sovyet yanlısı gruplar için bu, birincil uluslararası referans noktalarını ve meşruiyet kaynaklarını yok eden bir felaketti. Bu durum, derin bir sorgulama, parçalanma ve “ideolojik evsizlik” dönemine yol açtı. Sosyalist bir geleceğe dair büyük anlatı çökmüş gibi görünüyordu ve bu, bazılarının “tarihin sonu” olarak adlandırdığı bir iklime neden oldu.
Neoliberalizmin Yükselişi ve “Siyasetin Siyasetsizleştirilmesi”
1980’ler ve 90’lar aynı zamanda küresel neoliberal hegemonyanın yükseliş dönemiydi. Türkiye’de bu, tüketimciliğin, bireyciliğin ve devletin ekonomiden çekilmesinin teşvik edilmesi anlamına geliyordu. Bu yeni iklim, solun kolektivist ideallerine düşmandı. Siyaset, giderek sınıflar veya ideolojiler arasındaki bir mücadele olarak değil, ekonomik yönetimin teknik bir meselesi olarak çerçevelendi. “Siyasetin siyasetsizleştirilmesi” olarak adlandırılan bu olgu, solun sistemik eleştirilerini ifade etmesini zorlaştırdı. Sınıf temelli kimlikler zayıflatıldı ve yerini kültürel ve dini kimliklere odaklanma aldı.
Yeni Partiler ve Yeni Toplumsal Hareketler
Bu bağlamda, sol kendini yeniden icat etmeye çalıştı. 1996’da kurulan Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), 1980 sonrası çeşitli sol gelenekleri (Devrimci Yol, Kurtuluş vb.) bir araya getiren yeni, geniş tabanlı, özgürlükçü bir sosyalist parti yaratma yönündeki önemli bir girişimdi. ÖDP, feminizm ve çevrecilik gibi yeni toplumsal hareketlerle ilişki kurmayı amaçladı.
Gezi Parkı Protestoları (2013) bir dönüm noktası oldu. Çevresel kaygılarla başlasa da, hızla ülke çapında kitlesel bir hükümet karşıtı isyana dönüştü. Protestolar, laikler, anti-kapitalist Müslümanlar, futbol taraftar grupları, feministler ve çeşitli sol örgütler de dahil olmak üzere, büyük ölçüde örgütsüz ve kendiliğinden gelişen çeşitli bir karakterle dikkat çekti. Örgütlü sol gruplar (TKP, ÖDP vb.) protestolarda, özellikle işgal edilen parkta örgütsel yapı ve savunma sağlama konusunda rol oynadılar, ancak hareketi yönetmediler veya kontrol etmediler. Gezi, hem kitlesel muhalefet potansiyelini hem de örgütlü solun bu muhalefeti hegemonize edemediğini ortaya koydu.
SSCB’nin çöküşü ve 12 Eylül darbesinin yarattığı ikiz şoklar, Türkiye solunu derin bir kimlik krizine sürükledi. Solun bu krize yanıtı, katı, sınıf merkezli ve parti liderliğindeki bir modelden, kimlik siyaseti ve yeni toplumsal hareketlerle (Kürt sorunu, feminizm, ekoloji, Gezi) daha akışkan bir ilişkiye geçmek oldu. Bu, hem gerekli bir adaptasyon hem de daha fazla parçalanmanın ve temel sosyalist mesajın seyreltilmesinin bir kaynağıydı. 12 Eylül, solun örgütsel yapılarını, özellikle DİSK aracılığıyla sanayi işçi sınıfıyla olan bağını yok etti. SSCB’nin çöküşü ise birincil ideolojik modelini ve uluslararası dayanağını ortadan kaldırdı. Sol, bireyciliği ve kimliği sınıf ve kolektivizm yerine önceliklendiren yeni bir neoliberal dünyada örgütsel ve ideolojik olarak başıboş kaldı. Hayatta kalmak için, solun bir kısmı yeni seçmen kitleleri ve yeni konular bulmak zorunda kaldı. Bu, “yeni toplumsal hareket” dönüşüne yol açtı: Kürt hareketini (HDP), feminizmi, LGBT+ haklarını ve çevreciliği kucaklamak. Bu, solun gündemini genişletmede olumlu bir gelişmeydi. Ancak yeni bir soruna da yol açtı: Sol artık tekil mesele hareketlerinin bir koleksiyonu muydu, yoksa hala birleştirici, sistemik bir kapitalizm eleştirisine sahip miydi? Gezi protestoları bu durumu örnekledi: Milyonlarca insan sokaktaydı, ancak örgütlü sol, bu ham öfkeyi tutarlı bir siyasi projeye dönüştüremeyen birçok katılımcıdan sadece biriydi. “Sınıfın partisi” olmaktan “ezilenlerin koalisyonu” olmaya doğru bu kayma, günümüz Türk solunun merkezi stratejik ikilemi olmaya devam etmektedir.
Günümüz Manzarası (2010’lar-Günümüz)
Parçalanmış Parlamenter ve Parlamento Dışı Sol
Günümüz solu, birkaç küçük ama görünür parti ile karakterize edilmektedir:
- Türkiye İşçi Partisi (TİP): Yeniden kurulan TİP, genç, şehirli ve laik bir demografiye hitap ederek önemli bir görünürlük kazandı ve meclise girdi. Sosyalist retoriği güncel siyasi meselelere ve parlamenter muhalefete odaklanarak birleştirmektedir.
- Sol Parti: ÖDP’nin ardılı olan parti, özgürlükçü sosyalizm geleneğini sürdürmekte ve Sosyalist Güç Birliği gibi platformlar aracılığıyla ittifaklar kurmaya çalışmaktadır. 2023 genel seçimlerinde %0,15 oy almıştır.
- Türkiye Komünist Partisi (TKP): Daha ortodoks bir Marksist-Leninist çizgiyi benimseyen TKP, parti disiplinine ve taban örgütlenmesine odaklanmakta, genellikle ilkesiz bulduğu geniş ittifakları reddederek kendi adaylarıyla seçimlere girmektedir. Geçmişte Tunceli (Dersim) belediye başkanlığını kazanmak gibi bazı yerel başarılar elde etse de ulusal oy oranı düşük kalmaktadır.
- Emek Partisi (EMEP): Sendikal harekette güçlü kökleri olan EMEP, daha geleneksel bir sınıf temelli siyasi çizgiyi sürdürmekte ve seçimlerde genellikle HDP/DEM Parti ile ittifak yapmaktadır.
Seçim Performansı ve İttifaklar
Sosyalist partilerin toplam oy oranı ulusal düzeyde oldukça düşük olup, genellikle %1-2’nin altında kalmaktadır. Temel stratejik tartışma seçim ittifakları etrafında dönmektedir. TİP ve EMEP gibi bazı partiler, seçim barajını aşmak için başta HDP/DEM Parti’nin “Emek ve Özgürlük İttifakı” olmak üzere ittifaklara girmeyi tercih ederken, TKP ve Sol Parti gibi diğerleri ideolojik bağımsızlıklarını korumak için kendi “Sosyalist Güç Birliği”ni kurmuşlardır. 2023 ve 2024 seçimleri, ittifaklar yoluyla kazanılan birkaç meclis sandalyesi dışında sınırlı seçim başarılarıyla bu parçalanmanın devam ettiğini göstermektedir.
Zorluklar ve Beklentiler
- Parçalanma: Bölünmelere ve sekterliğe yönelik tarihsel eğilim, solun en büyük zayıflığı olmaya devam etmektedir.
- Kitle Tabanı Eksikliği: Sosyal medyada ve gençler arasında artan görünürlüğe rağmen, sol daha geniş işçi sınıfı ve kırsal nüfusla bağlantı kurmakta zorlanmaktadır.
- Kürt Sorunu: Kürt hareketiyle ilişki, tanımlayıcı ve bölücü bir mesele olmaya devam etmektedir.
- Devlet Baskısı: Devlet, sol örgütlenmeye şüpheyle bakmaya devam etmekte ve baskı uygulamak için terörle mücadele yasalarını ve diğer yasal araçları kullanmaktadır.
Günümüz Türk solu bir paradoks içinde sıkışmış durumdadır: Sosyal medya ve karizmatik figürler aracılığıyla, 1970’lerden bu yana görülmemiş bir kültürel görünürlük ve gençlik cazibesi elde etmiştir, ancak bu durum örgütsel güç veya seçim desteğinde karşılık gelen bir artışa dönüşmemiştir. Sol, daha “popüler” ancak mutlaka daha “güçlü” değildir. Yeni TİP gibi partiler, modern iletişim stratejilerini ve güncel hak temelli konulara odaklanmayı kullanarak, ana akım muhalefetten hayal kırıklığına uğramış yeni bir nesli başarıyla çekmiştir. Bu, sola parlamentoda bir ses ve çevrimiçi söylemde önemli bir varlık kazandırmıştır. Ancak seçim sonuçları, bu desteğin belirli şehirli, eğitimli ve laik demografilerde yoğunlaştığını ve daha geniş Türk işçi sınıfına nüfuz edemediğini göstermektedir. Temel sorun devam etmektedir: Onlarca yıllık devlet propagandası ve solun kendi iç mücadeleleriyle pekiştirilen, işçi sınıfının daha muhafazakar, dindar ve milliyetçi kesimleriyle olan tarihsel kopukluk. Bu nedenle, mevcut “canlanma”, gerçek bir kitle hareketinden çok, bir “niş” olgusu olabilir. Günümüz solunun önündeki zorluk, yeni kazandığı kültürel popülerlik ile kültürel ve milliyetçi çizgiler boyunca derin bir şekilde kutuplaşmış bir toplumda gerçek, geniş tabanlı bir sınıf örgütü inşa etmenin zorlu ve uzun vadeli işi arasındaki boşluğu kapatmaktır.
Tematik Derinlemesine Bakış ve Sonuç
Bu son bölüm, raporun bulgularını tematik bir mercek altında sentezleyerek devlet, toplum, terör ve kutuplaşma hakkındaki temel soruları doğrudan ele alacaktır.
Devletin Şaşmaz Bakışı: Anti-Komünizmden Anti-Terörizme
Güvenlik Paradigmasının Sürekliliği
Bu bölüm, Mustafa Suphi’nin katledilmesinden günümüzdeki Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) kullanımına kadar , Türk devletinin sola karşı dikkat çekici derecede tutarlı, güvenlik merkezli bir bakış açısını sürdürdüğünü savunacaktır. Sol, her zaman ulus-devletin bütünlüğüne yönelik bir iç ve dış tehdit olarak algılanmıştır.
Baskının Yasal Aygıtı
- TCK 141-142: Onlarca yıl boyunca, Türk Ceza Kanunu’nun bu maddeleri, “bir sosyal sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmayı amaçlayan örgütler kurmayı” ve “komünizm propagandası yapmayı” suç saymıştır. Bu maddeler, Soğuk Savaş boyunca sola karşı kullanılan birincil yasal araç olmuştur.
- Terörle Mücadele Kanunu (TMK): 12 Eylül’den sonra ve özellikle PKK çatışması bağlamında, TMK, TCK 141-142’nin yerini ana enstrüman olarak almıştır. “Terör” ve “propaganda”nın geniş ve muğlak tanımları, barışçıl protestolar da dahil olmak üzere meşru muhalefeti, gazeteciliği ve aktivizmi bastırmak için kullanıldığı yönünde yaygın eleştirilere maruz kalmıştır. Sol düşüncenin terörle bir tutulması, kilit bir devlet stratejisidir.
Askeri Müdahalelerin Rolü
1971 ve 1980 darbeleri, birer sapma değil, devletin güvenlik paradigmasının nihai ifadesiydi. Bu müdahalelerde ordu, solun çok güçlendiği düşünüldüğünde siyasi alanı sol etkiden “temizlemek” için son merci olarak hareket etmiştir.
Gerekçe Olarak Dış Tehditler
Devlet, sola yönelik baskısını meşrulaştırmak için sürekli olarak gerçek veya algılanan dış tehditleri kullanmıştır. Soğuk Savaş sırasında “Sovyet tehdidi” birincil gerekçeydi. Soğuk Savaş sonrası dönemde ise bu, büyük ölçüde “bölücü terör” (PKK) tehdidiyle yer değiştirmiş, devlet sık sık yasal Kürt yanlısı ve sol siyaseti silahlı örgütle kasıtlı olarak bir tutmuştur.
Bölüm 13: Halk ve Sol: Bir Yabancılaşma ve Kutuplaşma Hikayesi
Halkın Algısı ve Kitle Tabanı Eksikliği
Bu bölüm, Türkiye solunun, önemli faaliyet dönemlerine rağmen neden kalıcı ve hegemonik bir kitle tabanı oluşturamadığını analiz edecektir.
- Devlet Propagandası ve Anti-Komünizm: Onlarca yıl süren devlet destekli anti-komünist propaganda, solu ateizm, vatan hainliği ve Moskova’ya bağlılıkla bir tutarak, daha geniş, muhafazakar ve milliyetçi halk kitlelerinde derin bir şüphe yaratmıştır.
- Kültürel Kopukluk: Sol, genellikle dindar ve kırsal kitlelerin değerlerinden ve endişelerinden kopuk, elit, şehirli ve aşırı laik bir hareket olarak algılanmıştır. Türkiye’de sağ-sol ayrımı genellikle ekonomik çizgilerden çok kültürel/dini (laik-dindar) çizgiler üzerinden algılanmaktadır.
- İç Başarısızlıklar: Solun kendi içindeki parçalanma, sekter şiddet ve stratejik hataları (örneğin MDD’nin askeri darbeye odaklanması) potansiyel destekçileri yabancılaştırmış ve güvenilirliğine zarar vermiştir.
Kutuplaşmanın Katalizörü Olarak Sol
1960’lar ve 70’lerde solun yükselişi, on yıllar boyunca Türk siyasetini tanımlayan sağ-sol kutuplaşmasının derinleşmesinde kilit bir faktör olmuştur. Bu kutuplaşma sadece ideolojik olmakla kalmamış, 1970’lerin sonundaki siyasi kaosla sonuçlanan şiddet olaylarına dönüşmüştür. Bugün, klasik sağ-sol ekonomik ayrımı zayıflamış olsa da, genellikle laikler, solcular ve Kürtlerden oluşan bir koalisyonu milliyetçi-muhafazakar bir bloka karşı konumlandıran yeni bir kültürel ve siyasi eksen üzerinde bir kutuplaşma mevcuttur. Solun bu yeni dizilimdeki konumu karmaşık ve genellikle ikincildir.
Güncel Kamuoyu
Son anketler, nüfusun önemli bir bölümünün geleneksel sağ-sol yelpazesiyle kendini özdeşleştirmediğini göstermektedir. Ancak dinin rolü, ulusal kimlik ve azınlık hakları (örneğin anadilde eğitim) gibi konularda derin toplumsal bölünmeler devam etmekte ve sol, bu ayrımın bir tarafında kesin olarak yer almaktadır.
Bitmemiş Bir Tarih
Bu raporun vardığı sonuç, Türkiye solunun tarihinin bir ortaya çıkış, devlet baskısı ve iç parçalanma döngüsü olduğudur. Solun mirası kalıcıdır: Türkiye’de demokrasi, işçi hakları ve ifade özgürlüğü mücadelelerine yaptığı kritik katkılar yadsınamaz. Ancak stratejik başarısızlıkları, “yabancı” olarak damgalanmanın “ilk günahını” aşamaması ve hegemonik bir siyasi proje inşa etmedeki sürekli zorluğu da aynı derecede gerçektir. Solun tarihi, onun direncine bir övgü olduğu kadar, güçlü, milliyetçi ve güvenlik takıntılı bir devlette radikal hareketlerin karşılaştığı muazzam zorlukların da bir uyarı hikayesidir. Solun geleceği, bu tarihsel döngüleri kırıp kıramayacağına, iç parçalanmışlığını aşıp aşamayacağına ve toplumun geniş kesimleriyle kültürel ve siyasi bir köprü kurup kuramayacağına bağlıdır. Bu, henüz tamamlanmamış bir mücadeledir.
Kaynaklar
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/711591
https://tr.wikipedia.org/wiki/Osmanl%C4%B1_Sosyalist_F%C4%B1rkas%C4%B1
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2660845
https://tr.wikipedia.org/wiki/Osmanl%C4%B1_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu%27nda_sosyalizm
https://kaldirac4.org/osmanli-devletinde-sosyalist-bir-isci-orgutu-selanik-sosyalist-isci-federasyonu/
https://platform24.org/sol-basin-ve-ittihatcilar/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Mustafa_Suphi
https://kutuphane.ttk.gov.tr/details?id=457126&materialType=KT&query=Kom%C3%BCnist+partiler.
https://gelenek.org/kendi-sozleriyle-mustafa-suphi/
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1680709
https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye_Kom%C3%BCnist_Partisi_(1920
https://kilavuz.org.tr/bir-asir-sonra-tkp-ve-mustafa-suphi/
https://www.yordamkitap.com/toplumsal-siniflar-turkiye-devrimi-ve-sosyalizm
https://www.yordamkitap.com/turkiyede-sosyalist-dusuncenin-klasikleri-5-kitap
https://www.amazon.com.tr/Toplumsal-S%C4%B1n%C4%B1flar-T%C3%BCrkiye-Devrimi-Sosyalizm/dp/605172219X
https://www.goodreads.com/book/show/36397665-toplumsal-s-n-flar-t-rkiye-devrimi-ve-sosyalizm
https://www.nadirkitap.com/toplumsal-siniflar-turkiye-devrimi-ve-sosyalizm-turkiye-de-sosyalist-dusuncenin-klasikleri-sefik-husnu-kitap29080750.html
https://www.imge.com.tr/urun/toplumsal-siniflar-turkiye-devrimi-ve-sosyalizm-sefik-husnu-9786051722191
https://tr.wikipedia.org/wiki/H%C3%BCseyin_Hilmi
https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye_Sosyalist_F%C4%B1rkas%C4%B1
https://www.kitapyurdu.com/kitap/osmanli-sosyalist-firkasi-ve-istirakci-hilmi/287407.html
https://iletisim.com.tr/kitap/osmanli-sosyalist-firkasi-ve-yayinlari/8807
https://www.dr.com.tr/Kitap/Osmanli-Sosyalist-Firkasi-Ve-Istirakci-Hilmi/Arastirma-Tarih/Tarih/Osmanli-Tarihi/urunno=0000000424741
https://pegem.net/urun/Osmanli-Sosyalist-Firkasi-ve-Istirakci-Hilmi/288057
https://tr.wikipedia.org/wiki/H%C3%BCseyin_Hilmi
https.tr.wikipedia.org/wiki/Mustafa_Suphi
https://www.yordamkitap.com/toplumsal-siniflar-turkiye-devrimi-ve-sosyalizm
https://tr.wikipedia.org/wiki/H%C3%BCseyin_Hilmi
https://tr.wikipedia.org/wiki/Birinci_Do%C4%9Fu_Halklar%C4%B1_Kurultay%C4%B1
https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye_Kom%C3%BCnist_Partisi_(1920
https://www.tustav.org/sosyal-tarih-yayinlari/turkiye-istirakiyun-teskilatlarinin-birinci-kongresi-tkp-kurulus-kongresi/
https://www.indyturk.com/node/729336/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/sosyalist-hareket-1920-bak%C3%BC-kongresi-ile-mi-ba%C5%9Flad%C4%B1-i%CC%87tiraz-var-1
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/26125
https://ydicagri.org/tkpnin-kurulusu-ve-programina-dair/
https://www.birgun.net/makale/mustafa-suphi-ve-yoldaslari-100-yil-once-bugun-katledildiler-15-leri-kim-oldurdu-332091
https://bianet.org/haber/sosyalistler-mustafa-suphi-ve-15-ler-i-birlikte-selamliyor-256950
https://www.kemalyalcin.com/yazilar/genel-yazilar/mustafa-suphi-ve-15-yoldasini-oldurenler-ve-tarihi-gercekler/
https://daktilo1984.com/yazilar/mustafa-suphi-cinayeti/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Mustafa_Suphi
https://www.hkp.org.tr/katledilislerinin-100uncu-yilinda-mustafa-suphi-yoldas-ve-onbeslerin-devrimci-bayragi-biz-gercek-proletarya-sosyalistlerinin-ellerinde-dalgalaniyor/
https://gelenek.org/haluk-yurtsever-ile-soylesi-81-kurulus-yildonumunde-turkiye-komunist-partisi-tkp-uzerine/
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/102174
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2212657
https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye_Kom%C3%BCnist_Partisi_(1920
https://www.kirkdokuzw.com/post/t%C3%BCrkiye-de-sol-hareketin-tarihi
https://gelenek.org/sosyalist-hareket-ve-aydinlar-ii/
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/287270
https://tr.wikipedia.org/wiki/Sol_Muhalefet
https://dergipark.org.tr/en/pub/tarihvegunce/issue/64388/892278
https://trockist.net/index.php/2023/11/02/sol-muhalefet-tarihi-iii-tek-ulkede-sosyalizm-teorisi/
https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27de_tek_partili_d%C3%B6nem
https://gelenek.org/solun-gecmisinden-bir-kesit-1960-71/
https://www.tustav.org/sosyal-tarih-yayinlari/turkiye-istirakiyun-teskilatlarinin-birinci-kongresi-tkp-kurulus-kongresi/
https://daktilo1984.com/yazilar/mustafa-suphi-cinayeti/
https://gelenek.org/haluk-yurtsever-ile-soylesi-81-kurulus-yildonumunde-turkiye-komunist-partisi-tkp-uzerine/
https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye_%C4%B0%C5%9F%C3%A7i_Partisi_(1961
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3175405
https://turkiyeiscipartisi.org/?SX=php_sosyal_medya_liste.php&KX=KURULU%C5%9E/1975 https://www.tustav.org/kutuphane/tip-kutuphanesi/ https://en.wikipedia.org/wiki/Workers%27_Party_of_Turkey(1961
https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/detay/1172/T%C3%BCrkiye-%C4%B0%C5%9F%C3%A7i-Partisi-(1961-1980
https://www.kitapyurdu.com/kitap/turkiye-isci-partisi-tarihi/353540.html
https://www.ekosad.net/FileUpload/ep939088/File/64_zafer_gurbuz-mehmet_ali_aybar%E2%80%99in_siyasal_dusunceleri.pdf
https://en.wikipedia.org/wiki/Mehmet_Ali_Aybar
https://turkiyeiscipartisi.org/?SX=html/_tip_1965_secim_radyo_maa_1.php https://www.tustav.org/gorsel-isitsel/mehmet-ali-aybarin-tip-2-buyuk-kongresini-acis-konusmasi/ https://www.oktayaras.com/mehmet-ali-aybar/tr/29285 https://www.evrensel.net/haber/517827/turkiyede-68-hareketinin-basamaklari-2 https://newerajournal.com/index.php/newera/article/download/61/60 https://tr.wikipedia.org/wiki/1968_ku%C5%9Fa%C4%9F%C4%B1_protestolar%C4%B1 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/546558 https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27de_68_ku%C5%9Fa%C4%9F%C4%B1 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/233452 https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27de_sa%C4%9F-sol%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fmas%C4%B1
https://www.teram.org/Icerik/turkiye-de-1960-donemi-asiri-sol-hareketlerin-radikallesme-araclari-yon-tip-ve-fkf-113
https://kaldirac4.org/mayis-kizilliginda-71-kopusu-ve-kaypakkaya%C2%B9/
https://serxwebun.org/kizildere-bir-baslangictir/
https://www.setav.org/duyurular/turk-solunun-pkk-aski
https://sendika.org/2024/03/son-olmasin-703265
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/905
https://alternatifpolitika.com/site/cilt/13/sayi/2/5-Suleyman-Cagri-Guzel-Milli-Demokratik-Devrim.pdf
https://www.teram.org/Pdf/113
https://politikadergisi.com/okur-makale/milli-demokratik-devrim-ve-turkiye
https://gelenek.org/demokratik-devrim-perspektifsizlik-mirasi-i/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Mill%C3%AE_Demokratik_Devrim
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3175405
https.evrensel.net/haber/517827/turkiyede-68-hareketinin-basamaklari-2
https://alternatifpolitika.com/site/cilt/13/sayi/2/5-Suleyman-Cagri-Guzel-Milli-Demokratik-Devrim.pdf
https://tr.wikipedia.org/wiki/12_Mart_Muht%C4%B1ras%C4%B1
https://www.ttk.gov.tr/wp-content/uploads/2022/03/21-YusufZiyaKeskin.pdf
https://kutuphane.kku.edu.tr/tez/126272.pdf
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1871992
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1194125
https://haber.sol.org.tr/yazarlar/rifat-okcabol/12-mart-1971-muhtirasi-27780
https://tr.wikipedia.org/wiki/Deniz_Gezmi%C5%9F
https://zafergazetesi.org/deniz-gezmis-ve-arkadaslarinin-idami
https://www.yaryayinlari.com/6-mayis-1972de-deniz-gezmis-ve-arkadaslari-idam-edildi/
https://memorializeturkey.com/tr/memorial/deniz-gezmis-yusuf-aslan-ve-huseyin-inan-icin-yapilan-hafizalastirma-calismalari
https://www.youtube.com/watch?v=dbtzd44CjOo&pp=0gcJCdgAo7VqN5tD
https://www.dogrulukpayi.com/dogruluk-kontrolu/deniz-gezmis-in-idami-icin-144-chp-li-vekilin-97-si-evet-oyu-mu-kullandi
https://en.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1z%C4%B1ldere_Incident
https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1z%C4%B1ldere_Olay%C4%B1
https://www.hdp.org.tr/tr/kizildereyi-unutmuyoruz/5988
https://www.youtube.com/shorts/5Lz7SwsDg-M
https://www.nadirkitap.com/nasil-gecti-anlamadim-anilar-dusunceler-bir-mahir-cayan-klasigi-elrom-olayi-mini-isgal-de-gencler-oyuna-geldi-kizildere-olayi-bir-intihar-eylemi-selaattin-okur-kitap11942121.html
https://www.youtube.com/watch?v=0-jqFWtMHng
https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27de_sa%C4%9F-sol_%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fmas%C4%B1
https://iletisim.com.tr/kitap/1970-lerde-turkiye-solu/8765
https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye_Halk_Kurtulu%C5%9F_Ordusu
https://www.bisav.org.tr/Bulten/225/1336/sol_ve_siddet_70_lerde_turkiye_de_devrimci_siddet
https://www.devrimcimarksizm.net/sites/default/files/burak-gurel-1970li-yillarda-turkiye-solu.pdf
https://kriterdergi.com/siyaset/siddetin-sol-hali
https://ydicagri.org/12-eylul-1980-askeri-fasist-darbesine-dair/
https://www.aa.com.tr/tr/gundem/demokrasinin-unutulmayan-kara-lekesi-12-eylul-darbesi/2682307
https://tr.wikipedia.org/wiki/12_Eyl%C3%BCl_Darbesi
https://vesaire.press/12-eylul-1980-askeri-darbe/
https://sendika.org/2014/09/devrimci-hareketlerin-12-eylul-1980-askeri-darbesi-oncesi-ve-sonrasi-uzerine-bir-degerlendirme-irfan-dayioglu-214827
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/52792
https://disk.org.tr/wp-content/uploads/2020/03/DISK-TARIHI_15-16-HAZIRAN.pdf
https://tr.wikipedia.org/wiki/15-16_Haziran_olaylar%C4%B1
https://sosyolojivefelsefe.wordpress.com/wp-content/uploads/2011/10/073_19731980_arasi_isci_hareketleri.pdf
https://www.devrimcimarksizm.net/sites/default/files/cenk-otkuner-60larin-ve-70lerin-turkiyesinde-isciler-politika.pdf
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2576322
https://arastirma.disk.org.tr/wp-content/uploads/2021/08/1970-Sayi-4.pdf
https://tr.wikipedia.org/wiki/12_Mart_Muht%C4%B1ras%C4%B1
https://www.aa.com.tr/tr/gundem/demokrasinin-unutulmayan-kara-lekesi-12-eylul-darbesi/2682307
https://www.devrimcimarksizm.net/sites/default/files/burak-gurel-1970li-yillarda-turkiye-solu.pdf
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/546558
https://tr.wikipedia.org/wiki/1968_ku%C5%9Fa%C4%9F%C4%B1_protestolar%C4%B1
https://newerajournal.com/index.php/newera/article/download/61/60
https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27de_68_ku%C5%9Fa%C4%9F%C4%B1
https://www.evrensel.net/haber/517827/turkiyede-68-hareketinin-basamaklari-2
https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye_%C4%B0%C5%9F%C3%A7i_Partisi_(1961
https://gelenek.org/haluk-yurtsever-ile-soylesi-81-kurulus-yildonumunde-turkiye-komunist-partisi-tkp-uzerine/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Sol_Parti_(T%C3%BCrkiye
https://www.devrimcimarksizm.net/sites/default/files/burak-gurel-1970li-yillarda-turkiye-solu.pdf
https://bianet.org/haber/turkiye-isci-partisi-nin-60-yilina-yolculuk-257637
http://www.tkip.org/ana-sayfa/degerlendirmeler/yazi/-/100-yilinda-tarihsel-tkp-h-firat-1/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Devrimci_Yol
https://gelenek.org/yolunu-arayanlar/
https://tezkiredergisi.org/wp-content/uploads/2020/09/Tezkire-73.Sayi-2-125-135.pdf
https://tr.wikipedia.org/wiki/Devrimci_Sol
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1934812
https://sendika.org/2024/02/devrimci-yol-hareketi-kitabi-1-yazar-yaniliyor-700977
https://en.wikipedia.org/wiki/Bloody_May_Day_(1977
https://en.wikipedia.org/wiki/Bloody_May_Day_(1977
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kanl%C4%B1_1_May%C4%B1s
https://www.youtube.com/watch?v=viF70T6aQcs
https://www.bellekmekanlari.org/mekan/taksim-meydani/
https://www.metiskitap.com/catalog/book/5687
https://tr.wikipedia.org/wiki/Sovyetler_Birli%C4%9Fi%27nin_da%C4%9F%C4%B1lmas%C4%B1
https://nek.istanbul.edu.tr/ekos/TEZ/20580.pdf
http://bilimveaydinlanma.org/turkiye-ile-sovyet-sosyalist-cumhuriyetler-birligi-arasindaki-ekonomik-iliskiler-1920-1991/index.html
https://sobider.com/?mod=makale_tr_ozet&makale_id=32162
https://acikerisim.aku.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/11630/2640/Samet%20S%C3%B6nmez%201980%20Sonras%C4%B1%20T%C3%BCrkiye%27deki%20sosyo-politik%20ve%20ekonomik%20de%C4%9Fi%C5%9Fimlerin%202000%27li%20Y%C4%B1llara%20yans%C4%B1malar.pdf?sequence=1&isAllowed=y
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/719491
https://core.ac.uk/download/pdf/55897194.pdf
https://alternatifpolitika.com/eng/makale/ayrilikci-kurt-hareketinin-tarihsel-dinamiklerine-kisa-bir-bakis
https://gelenek.org/yollar-nasil-cakisir-turkiye-solu-ve-kurt-dinamigi/
https://file.setav.org/Files/Pdf/20130130121531_seta-turkiyenin_kurt_sorunu_hafizasi.pdf
https://nek.istanbul.edu.tr/ekos/TEZ/ET002589.pdf
https://acikerisim.aku.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/11630/5038/10206118.pdf?sequence=1&isAllowed=y
https://gelenek.org/kadim-solcularin-kaduk-partisi-odp/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Sol_Parti_(T%C3%BCrkiye
https://tr.wikipedia.org/wiki/Sosyaldemokrat_Halk%C3%A7%C4%B1_Parti
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/211093
https://www.voaturkce.com/a/ankara-siyasetinde-shp-muammasi/7692836.html
https://newerajournal.com/index.php/newera/article/download/61/60
https://sobider.com/?mod=makale_tr_ozet&makale_id=32162
https://gelenek.org/yollar-nasil-cakisir-turkiye-solu-ve-kurt-dinamigi/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Sol_Parti_(T%C3%BCrkiye
https.www.setav.org/yorum/sol-gezi-parki-protestolarindan-ne-anlamali/
https://www.hrw.org/tr/report/2010/11/01/256143
https://birikimdergisi.com/haftalik/11140/hdp-ve-sol-sosyalist-ittifak
https://tr.wikipedia.org/wiki/Gezi_Park%C4%B1_olaylar%C4%B1_zaman_%C3%A7izelgesi
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/40810
https://tr.wikipedia.org/wiki/Gezi_Park%C4%B1_olaylar%C4%B1
https://www.setav.org/yorum/sol-gezi-parki-protestolarindan-ne-anlamali
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/305747
https://nek.istanbul.edu.tr/ekos/TEZ/55941.pdf
https://www.hrw.org/tr/report/2010/11/01/256143
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/17729
https://tasam.org/tr-TR/Icerik/515/teror_nedir
https://www.mfa.gov.tr/turkiye_nin-uluslararasi-toplumun-terorle-mucadele-cabalarina-katkilari.tr.mfa
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2872389
https://sam.baskent.edu.tr/kw/upload/135/dosyalar/Bildiri%20O%CC%88zet%20Kitapc%CC%A7%C4%B1g%CC%86%C4%B1%2002032023.pdf
https://www.sosyalarastirmalar.com/articles/the-soviet-threat-in-turkish-media-during-the-cold-war.pdf
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/233453
https://pdfs.semanticscholar.org/c257/f8ba79006fb332bfddb7414ae5211c4df0b5.pdf
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/3027305
https://acikerisim.uludag.edu.tr/bitstreams/62ddf263-3b4a-408c-b4d6-bc5745475e97/download
https://acikerisim.gelisim.edu.tr/bitstreams/d539f79a-daed-41be-be38-75b280d9e1c0/download
https://turkiyeraporu.com/arastirma/sag-ve-sol-gorus-tartismalari-5349/
https://turkiyeraporu.com/arastirma/sagsol-duzleminde-turkiye-nerede-1775/
https://konda.com.tr/uploads/bay-rapor-son-5a95b7b58709fb32177f0e2df9bde1bfe265382bf340e7cf99b0d32aac9f981e.pdf
https://konda.com.tr/uploads/genclerin-politik-tercihleri-arastirmasi-2024-64df8822aead837953c985b7a856bc911a53b8524850b4725246f7b92b74b216.pdf
https://www.pewresearch.org/global/2024/10/16/turkey-gap-2024-press-release/
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/116577
https://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-208828
https://tr.wikipedia.org/wiki/Halklar%C4%B1n_Demokratik_Partisi
https://kriterdergi.com/dosya-siyaset-ve-secimler/turk-solunun-pkk-aski
https://birikimdergisi.com/haftalik/11140/hdp-ve-sol-sosyalist-ittifak
https://tr.wikipedia.org/wiki/Halklar%C4%B1n_E%C5%9Fitlik_ve_Demokrasi_Partisi
https://dergipark.org.tr/tr/pub/igdirsosbilder/issue/66821/1044955
https://medyascope.tv/2023/10/12/kurt-siyasi-partileri-1991den-bugune-11-parti-kuruldu-5-partiyi-aym-kapatti-yesil-sol-parti-yonunu-ariyor/
https://www.aljazeera.com.tr/dosya/1990larda-kurt-siyasi-hareketi
https://www.fayn.press/1990larda-turkiye/
https://bianet.org/haber/1990-dan-bugune-hep-ten-dtp-ye-kurtlerin-zorlu-siyaset-mucadelesi-117387
https://birikimdergisi.com/dergiler/birikim/1/sayi-139-kasim-2000/2331/1990-larda-turkiye-de-sag-ve-sol-siyasetin-nculeri/4181
https://bianet.org/yazi/secmen-akp-ve-hdp-nin-isaretini-90-larda-vermisti-160707
https://tr.wikipedia.org/wiki/Sol_Parti_(T%C3%BCrkiye
https://secim.hurriyet.com.tr/31-mart-2024-yerel-secimleri/tkp-yerel-secim-sonuclari/
https://secim.hurriyet.com.tr/31-mart-2024-yerel-secimleri/emep-yerel-secim-sonuclari/
https://kulturmeclisi.com/sol-partilerin-secim-bildirgelerinde-kultur/
https://gelenek.org/solda-nefret-emepin-tkpye-bakisi/
https://tip.org.tr/basin-aciklamalari/parti-meclisi-degerlendirmesi-6-7-nisan-2024/
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1005853
https://acikbilim.yok.gov.tr/bitstream/handle/20.500.12812/181991/yokAcikBilim_389720.pdf?sequence=-1&isAllowed=y
https://dergipark.org.tr/en/pub/firatsbed/issue/53100/664377
https://acikerisim.aku.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/11630/10120/10366877.pdf?sequence=1&isAllowed=y
https://www.researchgate.net/publication/358130772_TURKIYE’DE_ANTI-KOMUNIST_SOYLEMIN_BIR_UZANTISI_BARIS_DERNEGI_DAVASI
https://dokumen.pub/trkiyenin-souk-sava-dnce-hayat-antikomnizm-ve-amerikan-etkisi-1nbsped-9786051725345.html
https://turkiyeraporu.com/arastirma/12799-12799/
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2221210
https://www.rudaw.net/turkish/opinion/30042015
https://avesis.deu.edu.tr/dosya?id=2bc8387e-2d3c-47e9-a0e4-f87d46f9a644
https://tr.wikipedia.org/wiki/Halk%C4%B1n_Emek_Partisi
https://www.setav.org/yorum/chp-neden-tarihinden-ders-cikarmiyor
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/40810
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/305747
https://atauni.edu.tr/yuklemeler/f8843559b5741ce4db2f8e3c17256058.pdf
https://nek.istanbul.edu.tr/ekos/TEZ/55941.pdf
https://psikolog.org.tr/tr/yayinlar/dergiler/1031828/tpy1301996120180000m000011.pdf
https://file.setav.org/Files/Pdf/20130916162138_kurguilegerceklikarasindagezieylemleri_rapor.pdf
https://konda.com.tr/uploads/bay-rapor-son-5a95b7b58709fb32177f0e2df9bde1bfe265382bf340e7cf99b0d32aac9f981e.pdf
https://turkiyeraporu.com/arastirma/sag-ve-sol-gorus-tartismalari-5349/
https://kilavuz.org.tr/sosyalist-devrimci-siyasete-cagri/
https://www.mahfiegilmez.com/2015/05/sag-sol-kapitalizm-sosyalizm-demokrasi.html
https://www.sdam.org.tr/birim/siyasi-nitelikli-kamuoyu-arastirmalari-ve-turkiye-de-son-secimler.html
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/4252510