Tarihsel Bağlam ve Tartışmanın Çerçevesi
Bu rapor, 1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan ve günümüzde derin siyasi, hukuki ve toplumsal tartışmalara konu olan trajik olayları çok boyutlu bir perspektifle analiz etmeyi amaçlamaktadır. Konuyu, sıklıkla yapıldığı gibi “soykırım mı, değil mi?” ikilemine indirgemek yerine, olayı şekillendiren çoklu faktörleri; yani imparatorluğun iç dinamiklerini, büyük güçlerin dış müdahalelerini, savaş koşullarının getirdiği zorunlulukları ve çatışan ideolojileri bütüncül bir yaklaşımla ele almaktadır. Bu analizin temel rehberi, tek bir anlatıyı mutlak doğru kabul etmek yerine, tüm tarafların yaşadığı acıları ve tarihsel deneyimleri anlamayı hedefleyen “adil hafıza” kavramıdır.
Tartışmanın sadece hukuki bir terim etrafında yoğunlaşması, olayın tarihsel derinliğini, insani boyutunu ve trajedinin yaşandığı dönemin karmaşık bağlamını gölgede bırakma riski taşımaktadır. Birinci Dünya Savaşı gibi topyekûn bir felaketin ortasında, çökmekte olan bir imparatorluğun topraklarında yaşanan bu olaylar, basit neden-sonuç ilişkileriyle açıklanamayacak kadar karmaşıktır. Bu nedenle, konunun tarih, hukuk, sosyoloji ve uluslararası ilişkiler disiplinleri üzerinden, kanıta dayalı ve analitik bir süzgeçten geçirilmesi, gerçeğe ulaşma çabasının en temel gerekliliğidir. Bu rapor, söz konusu çok katmanlı yapıyı aydınlatarak, okuyucuya konunun tüm veçhelerini sunmayı hedeflemektedir.
“Millet-i Sadıka”dan Kopuşa: Osmanlı İmparatorluğu’nda Türk-Ermeni İlişkilerinin Dönüşümü
1.1. Osmanlı Toplumunda Ermenilerin Sosyal, Ekonomik ve Siyasi Konumu
Osmanlı İmparatorluğu, bünyesinde barındırdığı farklı etnik ve dini toplulukları yüzyıllarca bir arada yaşatmayı başarmış bir yapıydı. Bu yapı içerisinde Ermeniler, özel bir konuma sahipti. Devlete olan bağlılıkları ve imparatorluk içindeki uyumlu yaşamları nedeniyle kendilerine “Millet-i Sadıka” (Sadık Millet) unvanı verilmişti. Bu unvan, sadece sembolik bir anlam taşımıyor, aynı zamanda Ermeni toplumunun imparatorluk yapısına ne denli entegre olduğunun da bir göstergesiydi.
Ekonomik ve sosyal hayatta Ermeniler oldukça etkin bir rol oynamaktaydı. Doğu Anadolu’daki köy ve kasabalarda çiftçilik ve yerel sanayi ile uğraşırken, büyük şehirlerde ticaret, sarraflık ve zanaatkârlıkta kilit noktaları ellerinde tutuyorlardı. 19. yüzyılda ilan edilen Tanzimat Fermanı gibi reformlar, tüm gayrimüslim tebaaya olduğu gibi Ermenilere de can, mal ve ırz güvenliği sağlamış, mevcut imtiyazlarını koruma altına almıştır. Bu dönemde Ermeniler, askere gitmemenin de avantajıyla bürokraside ve ticarette önemli mevkilere yükselmişlerdir. İmparatorluğun onlara duyduğu güven o denli yüksekti ki, Bayındırlık, Hariciye, Maliye, Hazine ve Posta-Telgraf gibi kritik bakanlıklarda ve müsteşarlıklarda çok sayıda Ermeni yönetici görev yapmıştır. Bu derin entegrasyon ve karşılıklı güven ortamı, 19. yüzyılın sonlarına kadar Türk-Ermeni ilişkilerinin temelini oluşturmuştur.
Ancak bu entegre ve güçlü konum, aynı zamanda Ermeni toplumunu dış müdahalelere açık hale getiren bir faktöre dönüşecekti. Sahip oldukları ekonomik sermaye, uluslararası bağlantılar ve yüksek okuryazarlık oranı, Osmanlı Devleti’ni içeriden zayıflatmak isteyen güçler için onları stratejik bir hedef haline getirmiştir. Dolayısıyla, “Millet-i Sadıka” statüsünün çöküşü, basit bir düşmanlaşma sürecinden ziyade, Ermeni toplumunun sahip olduğu bu avantajların, jeopolitik bir mücadelede Osmanlı Devleti’ne karşı bir silaha dönüştürülmesi sürecidir. Bu, yaşanan trajedinin temelindeki en önemli paradokslardan biridir.
Dış Dinamikler ve Milliyetçiliğin Yükselişi
- yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu için sancılı bir dönüşüm dönemiydi. Fransız İhtilali ile yayılan milliyetçilik akımı, imparatorluğun çok uluslu yapısını temelinden sarsmaya başlamıştı. Balkanlar’da başlayan bağımsızlık hareketleri, bu ideolojinin ne denli güçlü ve parçalayıcı bir etkiye sahip olduğunu göstermişti. Aynı dönemde, “Şark Meselesi” adı altında Osmanlı Devleti’ni zayıflatmayı ve topraklarını paylaşmayı hedefleyen Büyük Güçler (Çarlık Rusyası, İngiltere ve Fransa), imparatorluk içindeki gayrimüslim unsurları kendi politikaları için birer araç olarak kullanmaya başladılar.
Bu denklemde Ermeniler, özellikle Çarlık Rusyası için stratejik bir önem taşıyordu. Sıcak denizlere inme hedefini gerçekleştirmek isteyen Rusya, Doğu Anadolu’yu bir geçiş koridoru olarak görüyordu ve bu bölgedeki Ermenileri Osmanlı’ya karşı kışkırtarak kendi yayılmacı politikalarına zemin hazırlamayı amaçlıyordu. Rusya, Ermenilerin ayrılıkçı faaliyetlerini ve isyanlarını aktif olarak desteklemiş, onları silahlandırmış ve radikalleşmelerini teşvik etmiştir. İngiltere ise Rusya’nın güneye inmesini engellemek ve Osmanlı üzerindeki kendi nüfuzunu artırmak için Ermeni meselesine müdahil olmuş, “ıslahat” talepleriyle Osmanlı’nın iç işlerine karışma fırsatı bulmuştur.
Bu dış müdahalelere paralel olarak, Ermeni kiliseleri ve yabancı misyonerler tarafından kurulan okullar, milliyetçi ve ayrılıkçı fikirlerin yayılmasında merkezi bir rol oynamıştır. Kiliseler, dini hizmetlerin yanı sıra giderek artan bir şekilde Müslümanlara karşı düşmanlığı ve milliyetçi propagandayı körükleyen merkezler haline gelmiştir. Misyoner okulları ise, özellikle Amerikan Robert Koleji gibi kurumlar, daha sonra devrimci komitelerin lider kadrolarını oluşturacak olan, Batı tarzı eğitim almış ve milliyetçi fikirlerle donanmış bir Ermeni aydın sınıfı yetiştirmiştir.
Ermeni Komitelerinin (Hınçak, Taşnak) Kuruluşu ve Radikalleşme Süreci
Dış kışkırtmalar ve yayılan milliyetçi fikirler, 19. yüzyılın sonlarında radikal Ermeni devrimci komitelerinin doğuşuna zemin hazırladı. 1887’de Cenevre’de kurulan Hınçak ve 1890’da Tiflis’te kurulan Taşnaksutyun (Ermeni Devrimci Federasyonu) bu komitelerin en bilinenleridir. Bu örgütlerin nihai hedefi, Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermenistan devleti kurmaktı.
Bu hedefe ulaşmak için benimsedikleri yöntemler arasında propaganda, halkı silahlandırma, isyan ve terör bulunuyordu. Komitelerin stratejisi, oldukça sistemliydi: Osmanlı topraklarında isyanlar ve karışıklıklar çıkararak Müslüman halkın veya devletin sert bir tepki vermesini sağlamak, ardından bu tepkiyi “Türkler Ermenileri katlediyor” propagandasıyla Avrupa kamuoyuna pazarlayarak Büyük Güçlerin askeri müdahalesini tetiklemek. Bu komiteler, hedeflerine ulaşmak için sadece Osmanlı memurlarını ve Müslüman sivilleri değil, kendi stratejilerine uymayan veya işbirliği yapmayan Ermenileri de hedef almaktan çekinmemiş, onları “hain” ilan ederek cezalandırmışlardır. Bu eylemler, barış içinde yaşayan iki toplum arasındaki güveni temelden sarsmış ve karşılıklı bir şiddet sarmalının fitilini ateşlemiştir.
Birinci Dünya Savaşı ve Kırılma Noktası: İsyanlar ve Devletin Güvenlik Endişeleri
Osmanlı Devleti’nin Savaşa Girişi ve İttihat ve Terakki’nin Durumu
Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı’na büyük bir çöküşün ve çaresizliğin içinde girdi. Trablusgarp ve Balkan Savaşları’nda (1911-1913) Kuzey Afrika’daki son toprağını ve Balkanlar’daki topraklarının neredeyse tamamını kaybetmiş, milyonlarca Müslüman mülteci Anadolu’ya sığınmıştı. Ekonomi iflasın eşiğindeydi ve devlet, siyasi olarak tamamen yalnızlaşmıştı. Bu umutsuzluk atmosferinde iktidarda olan İttihat ve Terakki Cemiyeti, imparatorluğu ayakta tutabilmek için güçlü bir müttefik arayışına girdi. İngiltere ve Fransa ile yapılan ittifak girişimleri sonuçsuz kalınca, yönetimdeki Enver Paşa gibi Alman hayranı liderlerin de etkisiyle, bir tercihden çok bir zorunluluk olarak Almanya ile ittifak anlaşması imzalandı. İttihat ve Terakki liderleri için bu savaş, kaybedilen toprakları geri almak ve imparatorluğu dağılmaktan kurtarmak için son ve riskli bir kumardı.
Savaş Sırasında Ermeni İsyanları ve Düşmanla İşbirliği
Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi, Ermeni devrimci komiteleri tarafından bağımsızlık hedefine ulaşmak için tarihi bir fırsat olarak görüldü. Erzurum’da toplanan Taşnak Kongresi’nde İttihat ve Terakki heyetinin sadakat taleplerini reddeden komiteler, savaşta Osmanlı’ya karşı bir tutum alma kararı aldı. Savaşın başlamasıyla birlikte, bu karar hızla eyleme dönüştü.
Binlerce Osmanlı Ermenisi, Rus ordusuna katılarak “Ermeni Gönüllü Tugayları” adı altında kendi devletlerine karşı savaşmaya başladı. Bu birlikler, bölgeyi iyi bilmeleri nedeniyle Rus işgalinde kilit bir rol oynadı. Aynı zamanda cephe gerisinde de geniş çaplı isyanlar organize edildi. Özellikle Rus ordusunun ilerlediği Kafkas Cephesi’nin hemen arkasında yer alan Van, Bitlis, Erzurum ve Zeytun gibi stratejik bölgelerde çıkan isyanlar, Osmanlı ordusunu iki ateş arasında bıraktı. İsyancılar, Osmanlı ordusunun ikmal yollarını kesiyor, telgraf hatlarını tahrip ediyor, savunmasız Müslüman köylerine saldırarak katliamlar yapıyor ve Rus işgalini kolaylaştırıyorlardı. Van’daki isyan, şehrin Rusların eline geçmesiyle sonuçlandı ve bu olay, İttihat ve Terakki yönetiminin Ermenilere yönelik güvensizliğini ve endişelerini zirveye taşıdı.
Aşağıdaki tablo, Tehcir kararının ani bir tepki olmadığını, on yıllardır süregelen ve savaşla birlikte topyekûn bir ihanet boyutuna varan bir dizi eylemin birikimi sonucu alındığını göstermektedir.
Tablo 1: 1915 Öncesi ve Savaş Başındaki Başlıca Ermeni İsyan ve Olayları
Tarih | Olay | Sorumlu Komite/Grup | Amaç ve Sonuç | Kaynak |
1890 | Erzurum İsyanı | Hınçak, Taşnak | Avrupa’nın dikkatini çekmek, isyanı yaymak. | |
1890 | Kumkapı Gösterisi | Hınçak | Saray’ı tehdit etmek, Avrupa elçileri önünde gösteri yapmak. | |
1892-1893 | Merzifon, Kayseri, Yozgat Olayları | Hınçak | Hükümete karşı bildiriler dağıtarak halkı isyana teşvik etmek. | |
1894 | Birinci Sason İsyanı | Hınçak | Avrupa müdahalesini sağlamak için çatışma ortamı yaratmak. | |
1895 | Babıali Gösterisi | Hınçak | Hükümet merkezine yürüyerek büyük bir olay çıkarmak. | |
1895-1896 | Zeytun İsyanı | Hınçak, Taşnak | Bölgesel özerklik veya bağımsızlık için silahlı ayaklanma. | |
1896 | Osmanlı Bankası Baskını | Taşnak | Yabancı sermayeli bir bankayı hedef alarak uluslararası kriz çıkarmak. | |
1905 | Yıldız Suikast Girişimi | Taşnak | Padişah II. Abdülhamid’i öldürme teşebbüsü. | |
1909 | Adana Olayları | Ermeni Komiteleri | Çukurova’da bağımsız bir Ermeni yönetimi kurma hedefiyle isyan. | |
1914 | Zeytun İsyanı | – | Osmanlı’nın seferberlik ilanına karşı silahlı direniş. | |
Nisan 1915 | Van İsyanı | Taşnak, Hınçak | Rus ordusunun ilerleyişiyle eş zamanlı olarak şehri ele geçirmek. |
Devletin Karşılaştığı Tehdit: Cephe Gerisinin Güvenliği
Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti için bir ölüm kalım mücadelesiydi. Bir yanda Çanakkale’de Britanya ve Fransa’ya, diğer yanda Kafkaslar’da Rusya’ya karşı varoluş savaşı verilirken, cephe gerisinin güvenliği hayati bir önem kazanmıştı. Ermeni isyanları, tam da bu en kritik noktayı hedef alıyordu. Ordunun lojistik hatlarının kesilmesi, asker sevkiyatının engellenmesi ve kaynakların isyanları bastırmak için cepheden çekilmesi, savaşın genel seyrini Osmanlı aleyhine çevirebilecek stratejik bir tehdit oluşturuyordu.
Bu noktada, bir “simbiyotik radikalleşme” sarmalı ortaya çıkmıştır. Ermeni komitelerinin Avrupa müdahalesini tetiklemek için başvurduğu şiddet eylemleri, Osmanlı Devleti’nin sert güvenlik önlemleri almasına neden oldu. Devletin bu sert müdahaleleri, komiteler tarafından “Türk barbarlığı” propagandası olarak kullanılarak Avrupa’daki Ermeni yanlısı kamuoyunu ve desteğini artırdı. Artan bu dış destek, komiteleri savaş sırasında düşmanla kitlesel işbirliği gibi daha cüretkâr eylemlere itti. Bu topyekûn isyan hali ise, İttihat ve Terakki yönetiminin “Ermenilerin tamamının bir ihanet içinde olduğu” yönündeki en kötü korkularını doğruladı ve onları daha radikal ve kapsamlı bir çözüme, yani “Sevk ve İskân Kanunu”na yöneltti. Bu, bir tarafın güvenliğini artırmak için attığı adımların, diğer tarafça daha büyük bir tehdit olarak algılanıp daha radikal eylemlere yol açtığı ve sonuçta her iki tarafı da felakete sürükleyen bir “güvenlik ikilemi”nin trajik bir örneğidir.
27 Mayıs 1915 Tarihli “Sevk ve İskân Kanunu” (Tehcir) Analizi
Kanunun Hukuki Gerekçesi ve Amacı
Ermeni isyanlarının ve düşmanla işbirliğinin savaşın kaderini etkileyecek bir boyuta ulaşması üzerine, Osmanlı Hükümeti 27 Mayıs 1915’te geçici bir kanun çıkardı. Kamuoyunda “Tehcir Kanunu” olarak bilinen bu düzenlemenin resmi adı, “Vakt-i Seferde İcraat-ı Hükûmete Karşı Gelenler İçin Cihet-i Askeriyece İttihaz Olunacak Tedabir Hakkında Kanun-ı Muvakkat” idi. Kanun metni incelendiğinde, doğrudan “Ermeni” ifadesinin geçmediği görülür. Düzenleme, etnik bir gruba yönelik değil, “savaş zamanında devletin emirlerine karşı gelenler” için alınacak askeri tedbirleri içeren genel bir güvenlik yasası niteliğindeydi.
Kanunun temel amacı, özellikle Kafkas Cephesi gibi savaşın yoğun yaşandığı bölgelerdeki ve ordunun ikmal hatları üzerindeki, isyan halinde olan veya düşmanla işbirliği yaptığı tespit edilen nüfusun, savaş bölgesinden uzaklaştırılarak, yine Osmanlı toprağı olan Suriye ve Musul vilayetlerinin daha güvenli bölgelerine geçici olarak yerleştirilmesiydi. Bu, o günün koşullarında, devletin bekasını ve ordunun güvenliğini sağlamak için alınmış meşru bir askeri tedbir olarak gerekçelendirilmiştir.
Uygulama Süreci: Plan ve Gerçeklik Arasındaki Uçurum
Osmanlı Hükümeti, Sevk ve İskân uygulamasının insani bir kriz yaratmaması için bir dizi tedbir almayı planlamıştı. Devlet arşivlerindeki belgeler, sevk edilenlerin can ve mal güvenliğinin korunması, yol boyunca iaşelerinin sağlanması, dinlenme yerleri tesis edilmesi, geride bıraktıkları taşınır ve taşınmaz malların komisyonlarca kayıt altına alınıp korunması ve savaş sonrasında kendilerine iade edilmesi gibi konularda çok sayıda kararname ve talimatın vilayetlere gönderildiğini göstermektedir. Hükümet, sevk ve iskan masrafları için ödenek ayırmış, yerleştirilecekleri bölgelerde kendilerine toprak ve konut sağlanmasını planlamıştır.
Ancak, kâğıt üzerindeki bu plan ile sahadaki uygulama arasında trajik bir uçurum oluştu. Birinci Dünya Savaşı’nın getirdiği topyekûn kaos ortamı, devletin kaynaklarının tükenmiş olması, demiryolu gibi lojistik imkânların yetersizliği, güvenlik gücü olarak görevlendirilen jandarma sayısının azlığı ve en önemlisi tifo, dizanteri gibi salgın hastalıklar, sevk işlemini büyük bir felakete dönüştürdü. Kafileler, yüzlerce kilometrelik yolu yaya olarak kat etmek zorunda kaldı. Bu zorlu yolculuk sırasında açlık, susuzluk, yorgunluk ve hastalıklar nedeniyle kitlesel ölümler yaşandı.
Kayıplar ve Sorumluluk
Sevk edilen Ermeni kafileleri, yol boyunca sadece doğal şartların zorluklarıyla değil, aynı zamanda insan kaynaklı saldırılarla da karşılaştı. Devlet otoritesinin zayıfladığı bölgelerde, intikam peşindeki bazı yerel halk, ganimet peşindeki Kürt ve Çerkes aşiretleri ve hatta görevini kötüye kullanan bazı sorumsuz jandarmalar tarafından kafilelere yönelik saldırılar düzenlendi. Bu saldırılar, yağma ve katliamlar, can kayıplarını daha da artırdı.
Bu noktada kritik bir ayrım yapmak gerekmektedir. Ermeni tezinin iddia ettiğinin aksine, Osmanlı Hükümeti’nin bu saldırıları ve suistimalleri teşvik ettiğine dair bir kanıt bulunmamaktadır. Tam tersine, Osmanlı arşivleri, merkezi hükümetin bu tür olaylardan haberdar olur olmaz önlem almaya çalıştığını göstermektedir. Talat Paşa’nın emriyle, sevk sırasında işlenen suçları araştırmak üzere soruşturma komisyonları kurulmuş, bu komisyonların raporları doğrultusunda 1,600’den fazla Osmanlı memuru ve sivil, Divan-ı Harp’lerde (Askeri Mahkemeler) yargılanmıştır. Yargılamalar sonucunda suçlu bulunanlar, idam da dahil olmak üzere ağır cezalara çarptırılmıştır. Bu durum, yaşanan trajedinin merkezi bir yok etme planından ziyade, savaş koşullarının yarattığı kaos ve yerel düzeydeki otorite boşluğundan kaynaklandığını, devletin ise en azından resmi düzeyde bu suçları (yetersiz de kalsa) engellemeye ve cezalandırmaya çalıştığını ortaya koyan önemli bir delildir.
Ayrıca, trajedinin tek taraflı olmadığını da belirtmek gerekir. Aynı dönemde, Birinci Dünya Savaşı’nın genelinde, savaş, isyanlar, kıtlık ve salgın hastalıklar nedeniyle milyonlarca Osmanlı Müslümanı da hayatını kaybetmiştir. Bu gerçek, Ermenilerin yaşadığı büyük acıları ve kayıpları küçümsememekle birlikte, olayın tüm Osmanlı halkları için ortak bir felaket olduğu gerçeğini de gözler önüne sermektedir.
“Soykırım” İddialarının Hukuki ve Tarihsel Açıdan Değerlendirilmesi
Uluslararası Hukukta Soykırım Suçunun Tanımı
1915 olaylarının “soykırım” olup olmadığı tartışması, her şeyden önce hukuki bir zeminde incelenmelidir. “Soykırım” (genocide) terimi, Polonyalı hukukçu Raphael Lemkin tarafından İkinci Dünya Savaşı’ndaki Holokost’u tanımlamak için 1944’te ortaya atılmış ve 9 Aralık 1948’de kabul edilen Birleşmiş Milletler (BM) Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi ile uluslararası hukukun bir parçası haline gelmiştir.
Sözleşmenin 2. Maddesi, soykırım suçunu şu şekilde tanımlar: “Milli, etnik, ırki veya dini bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden herhangi biri soykırım suçunu oluşturur”. Bu tanımda iki kritik unsur öne çıkmaktadır:
- Maddi Unsur (Actus Reus): Gruba mensup olanları öldürmek, ciddi bedensel veya zihinsel zarar vermek, grubun yaşam koşullarını kasten yok olacak şekilde değiştirmek gibi fiiller.
- Manevi Unsur (Mens Rea): Suçun en önemli ve ayırt edici öğesi olan “özel kasıt” (dolus specialis). Yani, failin eylemleri, belirli bir grubu sırf o gruba mensup olduğu için yok etme niyetiyle gerçekleştirmesi gerekir. Eğer eylemler askeri zorunluluk, güvenlik endişesi gibi başka bir saikle işlenmişse, ne kadar trajik sonuçlar doğurursa doğursun, hukuken soykırım suçunu oluşturmaz.
Ayrıca, hukukun en temel evrensel ilkelerinden biri “kanunların geriye yürümezliği” (nullum crimen, nulla poena sine lege) prensibidir. Bu ilkeye göre, hiç kimse işlendiği zaman yürürlükte olan bir kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı cezalandırılamaz. 1915’te yaşanan olayların, 1948’de tanımlanmış bir suç olan soykırım ile geriye dönük olarak yargılanması, bu temel hukuk ilkesiyle çelişmektedir.
Türkiye’nin Resmi Tezi ve Argümanları
Türkiye Cumhuriyeti’nin 1915 olaylarına ilişkin resmi tezi, hukuki ve tarihsel argümanlara dayanmaktadır. Bu teze göre, yaşananlar bir soykırım değil, savaş koşullarının zorunlu kıldığı trajik sonuçları olan bir güvenlik tedbiridir. Temel argümanlar şunlardır:
- Yok Etme Kastının Olmaması: Osmanlı Hükümeti’nin bir etnik veya dini grubu yok etme gibi bir “özel kastı” bulunmamaktadır. Tehcir kararının alınmasının ardındaki temel motivasyon, isyanları bastırmak ve savaşan ordunun cephe gerisini güvence altına almaktır. Bu, askeri zorunluluk ve devletin meşru müdafaa hakkı çerçevesinde atılmış bir adımdır.
- Uygulamanın Seçiciliği: Eğer amaç tüm Ermenileri yok etmek olsaydı, tehcir kararının bütün Osmanlı Ermenilerini kapsaması gerekirdi. Oysa İstanbul, İzmir, Edirne gibi savaş bölgesinden uzak büyük şehirlerde yaşayan yüz binlerce Ermeni’ye dokunulmamıştır. Ayrıca, Protestan ve Katolik Ermeniler büyük ölçüde sevk kararının dışında tutulmuştur. Bu durum, kararın etnik bir temizlik amacı taşımadığının, belirli bölgelerdeki isyancı faaliyetlere yönelik bir önlem olduğunun kanıtı olarak sunulmaktadır.
- Sorumluların Yargılanması: Devletin, tehcir sırasında suç işleyen kendi memurlarını ve sivilleri yargılayıp cezalandırması, merkezi hükümetin katliamları organize etmek bir yana, bunları engellemeye çalıştığını göstermektedir.
- Karşılıklı Acılar: Trajedi tek taraflı değildir. Aynı dönemde Ermeni çetelerinin saldırıları, savaş, açlık ve hastalıklar nedeniyle yüz binlerce, hatta milyonlarca Müslüman sivil de hayatını kaybetmiştir. Bu nedenle olaylar, “karşılıklı kırım” olarak nitelendirilmelidir.
Karşı Tezin Argümanları ve Dayanakları
Ermeni diasporası ve bu tezi destekleyen tarihçiler ise 1915 olaylarının 20. yüzyılın ilk soykırımı olduğunu savunmaktadır. Bu tezin temel dayanakları şunlardır:
- Yok Etme Planı: İttihat ve Terakki yönetiminin, Anadolu’yu etnik olarak homojen bir Türk yurduna dönüştürmek amacıyla Ermenileri yok etmek için gizli bir plan yaptığı iddia edilmektedir. Tehcirin, bu planı uygulamak için bir bahaneden ibaret olduğu savunulur.
- Uygulamanın Sistematikliği: Tehcirin uygulanma biçimi, yok etme kastının bir kanıtı olarak gösterilir. Savaşabilecek yaştaki erkeklerin önceden toplanıp öldürülmesi veya amele taburlarında çalıştırılarak yok edilmesi, ardından kadın, çocuk ve yaşlıların ölüme terk edildiği “ölüm yürüyüşleri”ne zorlanması, mallarına sistematik olarak el konulması, bu planın aşamaları olarak yorumlanır.
- 24 Nisan 1915 Tutuklamaları: 24 Nisan 1915’te İstanbul’da yüzlerce Ermeni aydın, siyasetçi, yazar ve din adamının tutuklanarak sürgüne gönderilmesi, Ermeni toplumunu lidersiz ve savunmasız bırakarak soykırımı başlatma hamlesi olarak kabul edilir ve bu tarih, “Ermeni Soykırımını Anma Günü” olarak anılır.
- Kayıpların Yüksekliği: Sürgünler sırasında hayatını kaybeden Ermenilerin sayısının 600,000 ile 1.5 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. Kayıpların bu denli yüksek olması, olayın basit bir yer değiştirme operasyonu olamayacağının, kasıtlı bir imha politikası olduğunun kanıtı olarak sunulur.
Aşağıdaki karşılaştırmalı tablo, iki ana anlatının temel iddialarını özetlemektedir.
1915 Olaylarına İlişkin Karşılaştırmalı Argümanlar
Konu | Türkiye Tezi | Ermeni Tezi |
Tehcirin Amacı | Askeri zorunluluk, cephe gerisi güvenliği, isyanları bastırma. | Anadolu’yu Türkleştirmek için planlanmış topyekûn yok etme. |
Devletin Rolü | Kafileleri korumaya çalıştı, ancak savaş koşullarında yetersiz kaldı. Suçluları yargıladı. | Katliamları merkezi olarak planladı, organize etti ve uyguladı. |
Kayıpların Nedeni | Savaş koşulları, salgın hastalıklar, açlık, lojistik yetersizlikler ve kontrol dışı çete saldırıları. | Sistematik katliam, ölüm yürüyüşleri, aç ve susuz bırakma. |
Hukuki Tanım | Soykırım suçunun hukuki unsurları (özellikle özel kasıt) oluşmamıştır. Bir savaş trajedisidir. | 1948 BM Sözleşmesi’ndeki tanıma uyan, 20. yüzyılın ilk soykırımıdır. |
Uluslararası Mahkeme Kararlarının Rolü
Soykırım suçunun varlığına ancak yetkili bir uluslararası mahkeme veya suçun işlendiği ülkenin mahkemesi karar verebilir. 1915 olayları için böyle bir mahkeme kararı bulunmamaktadır. Aksine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “Perinçek-İsviçre” davasında 2015 yılında verdiği Büyük Daire kararı, bu tartışmada önemli bir hukuki referans noktası oluşturmuştur. AİHM, bu kararında 1915 olaylarının, Holokost gibi hukuken kesinleşmiş bir soykırım vakası olmadığını, konu hakkında tarihçiler arasında meşru bir tartışma bulunduğunu ve bu olayların soykırım olarak nitelendirilmemesinin ifade özgürlüğü kapsamında korunması gerektiğini hükme bağlamıştır. Bu karar, “soykırım” nitelemesinin siyasi parlamentolar veya hükümetler tarafından yapılamayacağını, bunun hukuki bir süreç gerektirdiğini teyit etmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Modern Siyasetin Aracı Olarak Tarih: Ermeni Diasporası, Lobi Faaliyetleri ve Uluslararası Tanınma
Ermeni Diasporasının Oluşumu ve “Soykırım Endüstrisi”
Günümüzdeki güçlü Ermeni diasporasının kökenleri büyük ölçüde 1915 olaylarına ve sonrasındaki göçlere dayanmaktadır. Bu travmatik başlangıç, “soykırım” anlatısının diaspora kimliğinin merkezine yerleşmesine neden olmuştur. Bu anlatı, anavatanından kopmuş bir topluluk için güçlü bir birleştirici unsur, ortak bir kimlik ve siyasi bir eylem programı işlevi görmektedir.
Zamanla, bu iddiaları canlı tutmak, bazı diaspora kurumları ve profesyonel lobi grupları için bir varlık sebebine dönüşmüştür. Sakarya Üniversitesi’nden Prof. Dr. Haluk Selvi’nin ifadesiyle, bir “soykırım endüstrisi” ortaya çıkmıştır. Bu endüstri, iddialar üzerinden yardım toplamakta, siyasi nüfuz kazanmakta ve diaspora kimliğini sürdürmektedir. Bu durum, çözümsüzlüğün bazı radikal unsurlar için bir sorun değil, aksine kimliği ve siyasi varlığı devam ettiren bir mekanizma haline gelmesine yol açmaktadır. Bu perspektiften bakıldığında, Türkiye’nin önerdiği “Ortak Tarih Komisyonu” gibi gerçeğin tüm karmaşıklığını ortaya çıkarabilecek girişimler, diaspora kimliğinin temelindeki mutlak mağduriyet anlatısını zayıflatma potansiyeli taşıdığı için bir tehdit olarak algılanabilmektedir.
Lobi Faaliyetlerinin Yöntemleri ve Hedefleri
Ermeni lobileri, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa gibi ülkelerde oldukça organize ve etkilidir. Faaliyetlerinin temel hedefleri üç başlık altında özetlenebilir: Tanınma, Tazminat ve Toprak (3T). Bu hedeflere ulaşmak için yürüttükleri faaliyetler oldukça çeşitlidir:
- Siyasi Lobicilik: ABD Kongresi ve diğer ülke parlamentolarında “soykırımın tanınması” yönünde karar tasarıları sunmak ve kabul edilmesini sağlamak.
- Kamuoyu Oluşturma: Medya kampanyaları, Hollywood filmleri, belgeseller, romanlar ve akademik yayınlar aracılığıyla Ermeni tezini dünya kamuoyuna benimsetmek.
- Türkiye Üzerinde Baskı: Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecini engellemek, ABD ile ilişkilerini bozmak ve uluslararası alanda Türkiye’yi “inkârcı” (negationist) bir devlet olarak damgalamak.
- Yasal Mücadele: Bazı ülkelerde “soykırımın inkârını” suç sayan yasaların çıkarılması için çalışmak.
Bu lobi faaliyetleri, 1970’ler ve 1980’lerde ASALA gibi terör örgütlerinin Türk diplomatlarını hedef alan suikastlarıyla şiddet boyutuna da ulaşmıştır. Bu terör eylemleri, davalarını dünyaya duyurma ve uluslararası kamuoyunun dikkatini çekme amacı gütmüştür.
“Soykırım” Tanımalarının Siyasi Gerekçeleri ve Diplomatik Etkileri
2021 itibarıyla 30’dan fazla ülke parlamentosu, 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanımıştır. Ancak bu tanımaların büyük çoğunluğu, tarihsel kanıtların veya hukuki analizlerin bir sonucu olmaktan ziyade, tamamen siyasi saiklerle alınmış kararlardır. Bu siyasi gerekçeler arasında şunlar sayılabilir:
- İç Politika: Özellikle ABD ve Fransa gibi ülkelerde, seçim dönemlerinde Ermeni kökenli seçmenlerin oylarını kazanma amacı.
- Dış Politika Aracı: Türkiye ile yaşanan ikili diplomatik krizlerde, bu kararları bir baskı unsuru ve pazarlık kozu olarak kullanmak.
Bu parlamento kararlarının uluslararası hukuk açısından bir bağlayıcılığı yoktur ve Türkiye açısından bir hüküm ifade etmezler. Ancak, Türkiye’nin uluslararası imajına zarar vermekte, “inkârcı devlet” algısını güçlendirmekte ve ikili diplomatik ilişkilerde ciddi gerilimlere yol açmaktadırlar. Bu durum, Türkiye’nin “soykırım” terimine 1948 BM Sözleşmesi’nin dar ve spesifik hukuki tanımıyla yaklaşması, diaspora ve destekçilerinin ise terimi büyük çaplı bir katliamı ifade eden daha geniş bir siyasi ve ahlaki kavram olarak kullanmasından kaynaklanan temel bir iletişim boşluğunu da gözler önüne sermektedir. Taraflar, aynı kelimeyi kullanarak farklı dillerden konuşmakta, bu da diyalog ve uzlaşı zeminini ortadan kaldırmaktadır.
Çözümsüzlükten Çıkış Yolları ve “Adil Hafıza” Arayışı
1915 olayları etrafındaki bir asrı aşan tartışma, tarihin nasıl siyasallaştırılabileceğinin ve ulusal hafızaların nasıl çatışabileceğinin en acı örneklerinden birini teşkil etmektedir. Bir yanda, savaşın ortasında devletinin bekası için askeri bir tedbir aldığını savunan ve bu süreçte yaşanan trajedileri kabul etmekle birlikte “soykırım” suçlamasını reddeden bir Türkiye; diğer yanda ise atalarının yaşadığı büyük felaketin soykırım olarak tanınmasını kimliğinin merkezine koyan bir Ermeni diasporası bulunmaktadır.
Bu kilitlenmişlikten çıkış yolu arayışında Türkiye, somut bir adım olarak 2005 yılında “Ortak Tarih Komisyonu” kurulması önerisini gündeme getirmiştir. Bu öneri, Türk, Ermeni ve diğer uluslararası tarihçilerden oluşacak tarafsız bir komisyonun, başta Türkiye ve Ermenistan olmak üzere ilgili tüm ülkelerin arşivlerini açarak, olayları bilimsel bir titizlikle incelemesini ve gerçeği ortaya çıkarmasını hedeflemektedir. Ermenistan tarafı bu öneriyi doğrudan reddetmemiş, ancak diplomatik ilişkilerin önkoşulsuz kurulması gibi karşı taleplerle süreci etkili bir şekilde sonuçsuz bırakmıştır.
Tarihsel olayların günümüz siyasi çıkarları için bir araç olarak kullanılması, hem gerçeğin ortaya çıkmasını engellemekte hem de halklar arasında nesiller boyu sürecek düşmanlıkları körüklemektedir. Parlamento kararları veya siyasi deklarasyonlar yoluyla tarih yazma çabaları, hukuki bir temelden yoksun olduğu gibi, uzlaşıya da hizmet etmemektedir.
Gerçek bir Türk-Ermeni uzlaşısı, ancak tarihin siyasetin gölgesinden çıkarılıp tarihçilere bırakıldığı bir ortamda mümkün olabilir. Bu, hukuki dayatmalar veya siyasi zaferler aramak yerine, karşılıklı acıların anlaşıldığı, empatinin ön plana çıktığı ve “adil hafıza” ilkesinin benimsendiği bir yaklaşımı gerektirir. Birinci Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden yüz binlerce Osmanlı Ermenisi ile birlikte milyonlarca Osmanlı Müslümanının ortak kaderini ve acısını tanımak, gelecekte barış ve dostluk üzerine yeni bir anlatı inşa etmenin ilk ve en önemli adımı olacaktır.
KAYNAKLAR
https://www.devletarsivleri.gov.tr/cdn/file/download?fileId=40 https://isamveri.org/pdfdrg/D00038/2014_19/2014_9_SAHINH.pdf https://tr.wikipedia.org/wiki/Osmanl%C4%B1_Ermenileri https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/109550 https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1193396 https://www.kitapyurdu.com/kitap/milleti-sadika-ermeniler/70397.html https://www.dtf.tasam.org/en/component/content/article/94-millet-sadka-ve-soezde-ermeni-soykrm https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/258185 https://www.devletarsivleri.gov.tr/Sayfalar/Yayinlar/Koleksiyonlar.aspx?c=1 https://www.mfa.gov.tr/data/DISPOLITIKA/brosur-tr.pdf https://encyclopedia.ushmm.org/content/tr/article/the-armenian-genocide-1915-16-in-depth https://tr.wikipedia.org/wiki/Tehcir_Kanunu https://atamdergi.gov.tr/tam-metin-pdf/883/tur https://ttk.gov.tr/wp-content/uploads/2024/06/106-GuzinCaykiran.pdf https://ayk.gov.tr/wp-content/uploads/2015/01/ASILSIZ-SOYKIRIM-%C4%B0DDASI-VE-ERMEN%C4%B0-TER%C3%96R%C3%9C.pdf https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/321652 https://www.insamer.com/tr/ermeni-diasporasi-ve-lobi-faaliyetleri_3747.html https://tilbir.org.tr/MAKALE-SUNU/TURK-ERMENI_ILISKILERI_VE_1915_OLAYLARININ_GUNUMUZE_YANSIMALARI-Prof.%20Dr.Nejla_GUNAY.pdf https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/639473 https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ermeni-lobilerinin-gecim-kaynagi-soykirim-endustrisi/1126449 https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc013/kanuntbmmc013/kanuntbmmc01302510.pdf https://arastirmax.com/tr/system/files/dergiler/69633/makaleler/13/arastirmax-osmanli-devletinin-sevk-sirasinda-ermenilere-yonelik-uygulamalari-1915-1917.pdf https://atamdergi.gov.tr/tam-metin/1138/tur https://tariharsivi.org/icerik/2270/tehcir-kanunu-sevk-ve-iskan-kanunu-.html https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ttihat_ve_Terakki https://drabostravel.com/blog/osmanli-devleti-birinci-dunya-savasina-nasil-girdi https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/778668 https://dergipark.org.tr/tr/pub/jss/issue/73087/1086605 https://tr.wikipedia.org/wiki/Ermeni_isyanlar%C4%B1 https://www.devletarsivleri.gov.tr/varliklar/dosyalar/eskisiteden/yayinlar/osmanli-arsivi-yayinlar/OSMANLI%20BELGELER%C4%B0NDE%20ERMEN%C4%B0%20%C4%B0SYANLARI(1895-1896)-2.pdf https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2127692 https://www.devletarsivleri.gov.tr/cdn/file/download?fileId=74 https://sen.av.tr/tr/makale/ermeni-tehcirine-hukuki-bir-bakis https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/1915-olaylariyla-ilgili-soykirim-nitelemesi-uluslararasi-hukukla-celisiyor/2220108 https://ayk.gov.tr/wp-content/uploads/2015/01/AYDIN-Nurhan-SOYKIRIM-%C4%B0DD%C4%B0ASI-VE-ULUSLARARASI-KR%C4%B0TERLER.pdf http://www.ilteraksoylu.av.tr/ermeni-soykirimi-iddialari-ve-uluslararasi-hukuk/ https://avim.org.tr/Blog/FRANSIZ-TARIHCI-MAXIME-GAUIN-ILE-KONUSTUK-1915-ERMENI-MESELESI-BEYAZTARIH-COM-24-04-2020 https://www.aa.com.tr/tr/dunya/rus-tarihci-oleg-kuznetsov-sozde-ermeni-soykirimi-iddialari-kurgudan-baska-bir-sey-degil/2218016 https://tr.wikipedia.org/wiki/Ermeni_K%C4%B1r%C4%B1m%C4%B1 https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/3819365 https://www.iletisim.gov.tr/images/uploads/dosyalar/1915_Olaylari_TR.pdf https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/369215 https://bianet.org/haber/resmi-tarih-tezi-inandirici-gelmiyor-59978 http://www.eraren.org/index.php?Lisan=tr&Page=DergiIcerik&IcerikNo=203 https://tasam.org/tr-TR/Icerik/239/ermeni_diasporasi_ve_turkiyenin_uluslararasi_iliskilerine_etkisi https://icil.org.tr/soykirimin-parlamento-tarafindan-taninmasinin-hukuki-etkileri-1915-olaylari-acisindan-degerlendirme/ https://varsova-be.mfa.gov.tr/Content/assets/consulate/images/localCache/1/2f564aec-0c3c-410f-99d2-4a2eda3944b1.pdf https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/639393 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/639713 https://www.trthaber.com/haber/gundem/bm-daimi-temsilcisi-onal-turkiyenin-ortak-tarih-komisyonu-onerisi-dikkate-alinmali-762641.html https://istanbulbarosu.org.tr/HaberDetay.aspx?ID=15193&Desc=Ermenistan-tarih-komisyonu-teklifinden-ka%C3%A7%C4%B1yor-mu? https://www.youtube.com/watch?v=nSWaZuOh-VI https://www.mfa.gov.tr/temel-metinler.tr.mfa https://www.voaturkce.com/a/fransanin-24-nisan-kararina-anakradan-kinama/4775421.html https://tr.wikipedia.org/wiki/Ermeni_Soyk%C4%B1r%C4%B1m%C4%B1%27n%C4%B1n_reddi https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/639385 https://www.sosyalarastirmalar.com/articles/armenian-genocide-disputes-at-turkish-media-in-the-context-of-orhan-pamuks-statements.pdf https://www.tc-america.org/files/news/pdf/Ermenisoykirimiiddiasi_SukruElekdag.pdf https://www.mfa.gov.tr/data/DISPOLITIKA/ErmeniIddialari/Ermeni_iddialari_ve_Tarihi_Ger%C3%A7ekler_Turkce.pdf https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abdli-tarihci-mccarthy-ermeniler-soykirim-iddialarini-turklerin-kolunu-bukmek-icin-kullaniyor/2039499 https://www.tc-america.org/files/news/pdf/Ermenisoykirimiiddiasi_SukruElekdag.pdf https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/43396